11 MAYIS 1918 KUZEY KAFKASYA CUMHURİYETİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ [1]

 

Gaziosmanpaşa Kuzey Kafkas Kültür Derneği Gençlik Bülteni Tıjın Kam (Gümüş Kama) isimli bülten için araştırmacı yazar M.Aydın Turan ile yapılmış söyleşi

 

 

Eda ÖZKAN: Şubat 1917’de Çarlık Rusyası yıkıldı. Şubat ihtilalinin Kafkasya’daki yansımaları nasıl oldu?

Aydın TURAN: Şubat 1917 ihtilali pek çok Müslüman toprağında olduğu gibi Kuzey Kafkasya’nın kitlelerinde pek yankı bulmadı ve “merkezdeki” bu gelişme doğrudan doğruya Rusların işi olarak algılandı. Fakat Çarlık Rusya’sının çöküşünün önemli bir dönüm noktası olduğu intelijansiya mensuplarınca kavrandı. Onlar yarım asrı aşan “sömürge” yaşantısının bittiğini fark etmekle kalmamış; ufukta beliren “yarın”ın varlığını da keşfetmişler ve konumlarını değerlendirmek üzere bu noktada yoğun arayışlar sergilediler. Kuzey Kafkasya’daki Çarlık rejiminin sükûnetinden hemen sonra ilk önemli politik girişim liberal milliyetçi ve sosyal demokrat aydınlar tarafından gerçekleştirildi. 5 Mart 1917’de Terekkale’de yapılan toplantıda Kuzey Kafkasya’da “bütün Kafkasya’da hâkimiyeti kendi eline almanın” zarureti gündemde yer aldı ve burada “Birleşik Kafkasya Dağlıları Geçici Merkezi” teşkil edildi, kurulan “eyalet komiteleri” icra görevini yüklendi. “Geçici Merkez” halkoyuna başvurma gereğinden hareketle 1-7 Mayıs 1917 tarihleri arasında, her 500 hanenin 1 delege ile temsili esasında “1. Kuzey Kafkasya Genel Kongresi”ni topladı. Burada “Kuzey Kafkasya’nın ayrı bir ünite sıfatıyla gireceği Rusya’nın, federal cumhuriyeti esasları üzerinde yeniden kurulması” çabalarına destek verilmesi ve “Rus hazinesinin kendisine mal ettiği Kuzey Kafkasya topraklarına iadesi” kararlaştırıldı. İdari-siyasi yetkilerle donatılan, yerel hükümet diyebileceğimiz Abdülmecid Çermoy başkanlığında 17 kişilik “Birleşik Kafkasya Dağlıları Merkez Komitesi” kuruldu. Komite bütün Kuzey Kafkasya sahnesinde bir dizi bölgesel toplantı neticesinde, ülkenin konumunu somutlaştırmak üzere ikinci genel kongrenin gündemi belirlenerek 18 Eylül 1917’de Andi’de toplanması kararlaştırıldı.

 

Eda ÖZKAN: Andi Kongresi’nin önemi nedir?

Aydın TURAN: Bir kere “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti” temel referansı “Andi Kurultayı”dır. 11 Mayıs 1918, bu kurultay dikkate alınmaksızın konumlandırılamaz. Sorunuzun cevabı sonuç bildirgesinde mevcuttur. Bu bildirge ülkenin özgün gerçeklerinden hareketle ortaya konmuştur. Metnin 1. Maddesi “Kuzey Kafkasya halklarının politik bir birlik oluşturdukları”, 2.maddesi “birlik dahilindeki tüm milletler tam bir otonomiye sahip bulunacakları”nı kaydeder. 3. Madde parlamenter yapıyı ve temsil olgusunu netleştirir. Bu maddeye göre yasamaya ilişkin 2. Meclisin varlığı gerekli görülmüştür. Bunlardan ilki “Millet Meclisi”, ikincisi ise “senato” dur. “Millet Meclisi” “milletin egemenliği prensibi”nin bir ifadesi olarak “genel nüfusun her 30 bini tarafından seçilecek birer temsilciden” meydana gelecektir. “Senato” ise “birlik düşüncesi”nin gerçekleşmesi için her otonom unsur tarafından belirlenen ikişer temsilcinin katılımıyla oluşacaktır. 4. madde ise iktidarın kullanımına ilişkindir. Buna göre “Yasama Meclisi” kendi arasından seçeceği kurula yönetsel işleri devreder, kurul ise aynı zamanda bütün birlik teşkilatını da idare edecek bir üyesini başkan seçer. Nihai metnin 5. Maddesi “kuvvetler ayrılığı”nı simgeleyen “Yüksek Denetleme Kurulu” teşkiline ilişkindir. Buna göre “birlik anayasasının korunması ve sürdürülmesi, meclislerce yapılan kanunların, yürütme kurulunun ve her millete ilişkin yönetsel ve yargısal işlerin anayasaya uygunluğunu denetlemek” görevi bu kurula bırakılmıştır.

 

Eda ÖZKAN: Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin ilanı nasıl gerçekleşti?

Aydın TURAN: Elbette bu da bir süreç dâhilinde gerçekleşti. Bolşevik İhtilali sonrasında, Aralık 1917’de “Merkez Komite”,daha önce açıkladığı “federal bir yapılanma içindeki Rusya’ya katılmayı” geçersiz saydığını, kesin hatlarıyla Rusya’dan ayrılacağını deklere etti. Bu noktada bağımsızlık ilanı bir zamanlama konusu haline geldi. “Merkez Komite” uluslararası platformda destek sağlama amacıyla Osmanlı çevreleriyle Nisan 1918 başında resmi bir ilişki kurdu. Trabzon Konferansı’na delegasyon gönderildi. Görüşmeler sürerken 1918 Nisan sonlarında Bolşeviklerin Kuzey Kafkasya’ya kuvvet sevk ederek Şamilkale Limanı’nı işgal etmeleri üzerine “Kuzey Kafkasya Halk Konseyi”nin bağımsızlık ilanına karar verdiği ve konseyin “Kuzey Kafkasya Parlamentosu”na dönüştürüldüğü açıklandı. Trabzon’daki delegasyon belirlenmiş misyonla İstanbul’a hareket etti. 6 Mayıs’ta Osmanlı hükümetiyle görüşmelere başladı ve nihayet Parlamento’nun talimatı doğrultusunda Mayıs ve Eylül Kongrelerine göndermek yaparak “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti”nin kurulduğunu 11 Mayıs 1918’de deklere etti. 8 Haziran’da Osmanlı Hükümeti ile “dostluk ve karşılıklı yardım antlaşması” imzalandı.

 

Eda ÖZKAN: Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ne gibi sorunlarla karşılaşmıştır?

Aydın TURAN: Her yeni oluşum gibi birçok problemle karşılaştı. Konjonktürden kaynaklanan sorunlar, kadrolaşma ve yapılaşma problemleri sınırlara ilişkin problemler askeri güç ve donanım meseleleri, ulusal kaynakların denetimi uluslararası arenada yalıtılmışlık gibi başlıklar altında incelenebilecek birçok problem... Reelpolitik koşulların sarmaladığı meseleler başından itibaren bağımsızlık hareketinin uğraşmak zorunda kaldığı problemlerdir. Kısa süren deneyim bunların bir bileşkesidir.

 

Eda ÖZKAN: Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti nasıl yıkıldı?

Aydın TURAN: Kuzey Kafkasyalıların “kendi kaderlerini belirleme hakkı”na tahammül göstermeyen herkesin burada rolü var. Uluslararası çatışmaları ve dengeleri belirleyen stratejik maddelerin yatağı olan üzerinde hâkimiyet sağlama çabasındaki her güç Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin varlığına ve güçlenmesine engel oluşturmuştur. İngiliz desteğiyle “bir ve bölünmez Rusya”yı, yani Rus imparatorluğunu diriltme çabasındaki Çarlık generallerinin kontrolündeki beyaz ordunun ve sonrasında ise yeni imparatorluk kurmaya çalışan Kızılordu’nun oldubittileri Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin yıkılmasına zemin hazırlamıştır. Maddi donanımdaki eksiklikler de çözülüşü hızlandırmıştır.

 

Eda ÖZKAN: Kuzey Kafkasya bağımsızlık mücadelesinde muhaceret kesiminin rolü var mı? Nasıl bir tavır söz konusu?

Aydın TURAN: Kuşkusuz var. Hatta “bağımsızlık” düşüncesinin uluslararası platformlara taşınmasında Kuzey Kafkasya’da bulunanlardan daha öndeler. “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”, “Şimali Kafkasya Cemiyeti”, Kafkasya Komitesi”, “Türkiye’de Şimali Kafkasya Politik Göçmenleri Komitesi” gibi teşekküller hem projeksiyon hem de aktivite bakımından dönemlerimde muhteşem denilebilecek performans sergilemişlerdir. Osmanlı, Avusturya - Macaristan, Alman İmparatorlukları nezrinde bağımsızlık ilanından önce bile girişimlerde bulunanlar diaspora mensuplarıdır. Mesela “Union des Nationalites”in, yani “Milletler Birliği”nin 27-29 Haziran 1916’da Lozan’da toplanan “3. Milletler Kongresi”nde “Kafkasya Komitesi”nin hayli takdir toplayan çıkışlar yaptığı söylenir. Alman akademisyen Gothard Jaschake’nin ifadesiyle, bu komite “şuurlu bir siyasi program dahilinde” çalışarak Kafkasya’nın Rusya’dan ayrılmasını talep ederken meseleye olumlu yaklaştığı, “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti”nin organizasyonun da “de facto” ve “de jure” tanınma çabalarında doğrudan ağırlık koyduğu izlenebilir.

 

Eda ÖZKAN: Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kuran insanlar nasıl bir serüveni yaşadılar?

Aydın TURAN: Öncelikle bu simalar yaşadıkları anı, an diye kabul eden günübirlik yaşayan insanlar değil... XX. yüzyılın ilk çeyreğindeki intelijansiyadır. Düşünce ve yüreklerinde “yarın”a yer veren; bilgi, görgü ve kültür sahibi nesillerdir. Modern öncüleridir. Yüksek bir idealin savunucuları ve sözcüleridir. Arayışlarıyla, hata ve sevaplarıyla ortalama insan tipinin çok üstünde bir nesildir. Dünyanın yeniden kurulduğu bir dönemde ülkeleri için büyük beklentileri vardı. Düş kırıklıkları da büyük oldu. Kimse huzur içinde ölmedi. Ve hiç biri doğdukları topraklarda yatmıyor… Bu sadece onların değil çok yakın geçmişlerine ait gerçekleri yok edilen ve Kafkasya’nın da trajedisidir. “5000 yıllık maziler” den, “üstün kültür” den söz edip, Memluk hâkimiyetinden ya da Osmanlı tarihindeki Kafkas kökenli sadrazamların varlığı ile avunmaların pek de uzak olmayan maziden habersizlikleri, bence toplumsal hafızanın felç olduğuna dair bir göstergedir.

 

Eda ÖZKAN: Yaşayabilseydi ne olurdu?

Aydın TURAN: Hayli spekülatif bir soru, ama “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti”nin karşı karşıya kaldığı sınır, toprak ve nüfus problemlerine rağmen “etnisite”, “ırk” ve “sınıf” gibi kavramlara değil, “vatandaşlık” kavramına itibar edecek; kendi gerçeklerinden hareketle “modern toplum yapısına” ulaşma açılımını sağlayabilecek bir potansiyel oluşturabileceğine inanıyorum.

 

Eda ÖZKAN: “Kuzey Kafkas Cumhuriyeti” deneyiminden bugüne bir ders çıkarılabilir mi?

Aydın TURAN: Öncelikle “tarih”in bizim bir oyuncağımız olmadığını kavramamız gereklidir. Geçmiş, yaşanmıştır. Bir atmosferde, birçok faktörün şekillendirmesi altında yaşanmıştır. Tarih asla “tekerrür” etmez. Zaman, koşullar, oyuncular, belirleyici unsurlar, bunlar hepsi farklılaşır, geleceğe maddi ya da moral miras olarak kalır. Bunun bilincinde olarak elbette herkes kendince dersler çıkarabilir. Şahsen bir karşılaştırma yapmayı tercih ederim ve eksen kaymaları 1990’ların muazzam değişimleri üzerine hiç kafa yormayan “mükemmel geçmiş” ile “belirsiz gelecek” arasında yalpalayan “getto”lar izlendiğinde, yüzyılımızın ilk çeyreğinde seslendirilen “irade” ile mesafemizi kapatamadığımızı söyleyebilirim. Buna rağmen 11 Mayıs 1918 içeriği ve hedefleriyle herkes için ideal bir noktadır. Bir “gelecek” öngörüsü bakımından da aynı şey söz konusudur.

 

Eda ÖZKAN: Sizinle sohbet etmesi çok güzeldi. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

 

[1] Tijin Kam (Gümüş Kama), Gaziosmanpaşa Kuzey Kafkas Kültür Derneği Gençlik Bülteni, Söyleşiyi Hazırlayan: Eda ÖZKAN Sayı:2, sf: 13-14-15, Mayıs-Haziran-Temmuz 1997.

© KKC 100. Yıl