ŞİMALİ KAFKASYA İSTİKLÂLİ VE TÜRK ORDUSU [1]

Dr. Vasfi GÜSÂR

 

Bugün 11 Mayıs 1918. Şimali Kafkas istiklalinin sene-i devriyesi... 4 milyonluk Şimali Kafkasyalı yüz kusur milyonluk Rus Çarlığına karşı 300 sene savaşmış, yetiştirdiği büyük kahramanların idaresinde harikalar göstererek yalçın dağlarına, zümrüd gibi yeşil ovalarına bir tek yabancı sokmamışlardır. Kaytuka Arslan Bek, Ridade, İnaluka Arslan Girey, Hacı Huzbek, Hacı Giranduka Berzeg, Şeyh Mansur ve Şeyh Şamil, kahramanlar serisinin en meşhurları...

Bugün 11 Mayıs 1918. Şimali Kafkas istiklali­nin sene-i devriyesi... 4 milyonluk Şimali Kafkasya­lı yüz kusur milyonluk Rus Çarlığına karşı 300 sene savaşmış, yetiştirdiği büyük kahramanların idare­sinde harikalar göstererek yalçın dağlarına, zümrüd gibi yeşil ovalarına bir tek yabancı sokmamışlardır. Kaytuka Arslan Bek, Ridade, İnaluka Arslan Girey, Hacı Huzbek, Hacı Giranduka Berzeg, Şeyh Mansur ve Şeyh Şamil, kahramanlar serisinin en meşhurları...

18 ve 19 uncu asırda Şimali Kafkasyalılar, Rus sürülerinin akurâne saldırışlarına göğüs germişler, çarpışmalar, yurtlarını müdafaada gösterdikleri cesaret, celâdet; hürriyeti seven bütün insanlar ve millet­ler tarafından tebcil edilmişti.

Ne zaman Türkiye ile Rusya arasında bir harp patlamışsa, ne zaman Türkiye’den bir işaret gelmişse Şimal kartalları silaha sarılıp harekete geçmişler, Moskof sürüleri ile savaşmışlardı. Zaten Moskof adı, Anadolu köylüleri arasında yegâne hunhar ve müs­tevli sürü olarak tanınıyor, ağlayan bebekteki yara­maz çocukları susturmak için o ismi umacı mukabili kullanıyor ve susturuyorlardı.

Dağ kartalları; memleketlerini, vatanlarını bütün tarih boyunca daima adım, adım müdafaa etmiş­ler 94 sene evveline kadar hür ve müstakil olarak, hiç bir müstevliye boyun eğmemişlerdir. Kartal yuvası dağlarının bekçisi olmuşlar, mitolojik Elbrus dağla­rındaki Promete’yi daima korumuşlardı. Fakat son müdafaaları hazin olmuş, kendilerinden 35-30 misli kalabalık Ruslara son kurşunu sıkmışlar, memleketi müstevlilere bırakmak ve büyük bir kısmı da düşman çizmesi altında kalmamak üzere Türkiye’ye hicret zorunda kalmışlardı.

Yirminci asırda Şimali Kafkasyalılar, vatanla­rını ancak mevzii hareketlerle kurtarmaya çalışmış­larsa da bir netice elde edemediler. Nihayet Birin­ci Dünya Harbi’nde 1917 senesinde Çarlık yıkılmış, onun yerine geçen Sosyalist Kerenski hükümetinin za­fiyeti dolayısıyla Komünistler vaziyete hâkim olmuş­lardı. Bu sıralarda Rusya dâhili ihtilâl içinde çalkalanıyordu. Şimali Kafkasyalılarda mahkûm diğer mil­letler gibi fırsattan istifade ile 11 Mayıs 1918 de hürriyetlerine kavuştular. İstiklallerini ilan ettiler, Cumhuriyet kurdular ve riyasete kıymetli vatansever Abdülmecit Çermoy'u getirdiler. Şimali Kafkasya bu suretle 54 sene Rus istilâ idaresinde kalmış bulunuyordu.

Şimali Kafkasya cumhuriyetini ilk tanıyan dev­let Osmanlı devleti olmuştu. Kafkas halkının talebi üzerine Osmanlı hükümeti Harbiye nazırı Enver Pa­şa, biraderi Nuri Paşa’yı İslâm Ordusu kumandanı ola­rak bir ordu ile Kafkasya’ya göndermişti. Bu ordunun gitmesine Türkiye’deki Kafkas asıllı Türk vatandaşlarının da büyük tesirleri olmuştur. Bu ordunun arkasında Şimali Kafkas’a ayrıca bir ordu gönderilmesi düşünülmüş, Şimali Kafkas ordusu adı altında teşkil edilen orduya kumandan olarak Kafkas asıllı Met-Çunatıko Yusuf İzzet Paşa memur edilmişti. Türk ordusunda bulunan Çerkes zabitlerinden isti­fade edilmiş, Yarbay İsmail Berkuk, Yarbay Süley­man İzzet Tsey, Yüzbaşı Mithat Şhaplı ve daha birçokları bu orduca tayin edilerek gönderilmişlerdi. İsimleri geçenler Kurmay subay idiler. İsmail Berkuk Şimali Kafkas ordusu erkânı harp reisi, Süley­man İzzet Tsey on beşinci fırka kumandanı bulunuyorlardı. İsmail Berkuk aynı zamanda maiyetindeki bir kısım subaylarla beraber Şimali Kafkasya’da ordu teşkilatı yapacaklardı.

İsmail Berkuk, İslâm ordusu kumandanı Nuri Paşa tarafından evvela ULANSKİ ve ZAKATALİ mıntıkasına memur edilmiş bu mıntıkadaki asayişi esir zabitler ve efradın yardımı ile temin ettikten sonra Şimali Kafkasya’da çalışmak üzere 23 Hazi­ran 1918 de memur edilmiş, aynı zamanda ordu ku­mandanı Yusuf İzzet Paşanın oraya iltihakına kadar (29. Ağustos 1918) Şimali Kafkas ordusu kuman­dan vekili vazifesi de verilmişti. Şimali Kafkas ordu­sunun teşkili için Türkiye’den 74 subay ve 577 astsubay ve neferden müteşekkil bir teşkilât birliği 18 Temmuz 1918 de Şimali Kafkas’a (AHTİ ve ZAKATAL) gönderilmişti. Bakü’nün zaptı her şeyden üs­tündü. Baku-Derbent-Petrofsk demir yolu Rusların idaresinde idi. 5. fırka ile Tsey’in 15. fırkası Bakü’nün zaptına memur edilmiş, kanlı bir muharebe ile Bakü 16 Eylül 1918 de alınmış ve 15. fır­kanın burada büyük bir yararlığı şan vermişti. O zaman bir askeri muharririmiz “15. inci fırkasız Bakü alınamazdı[1] demiştir.

Bu iki fırka yerli askerlerle beraber 6 Ekim 1918 de Derbent’i muhasara ve zapt etmişler. Derben­din zaptını müteakip Şimali Kafkas kumandanı Met Çunatıko Yusuf İzzet paşa, reisi cumhur Abdulmecit Çermoy Ekimde yetişerek 13 Ekim 1918 de saat onda Derbent belediye binası önünde Şimali Kafkas bayrağı top sesleri arasında çekildi.

Derbent civarı, diğer kasabalarla Temurhan Şura’da alındıktan sonra Hazer Denizi kıyısında PETROFSK muhasara edilmişti. Petrofsk Derbend’i mü­dafaa edip çekilen Çarist ve milliyetsiz bir Şimali Kafkasyalı olan general Biçerahof tarafından savu­nuyordu. Biçerahof’un kuvveti 5-6 bin piyade, 20 top ve 100 makineli tüfekten ibaretti. Osmanlı or­dusu, TARKİ dağını ve Petrofski’yi iki günde zap­t etmiş ve şehre girmişti. Askeri muharrir kitabında: “15. fırka bir ay kadar kısa bir zaman zarfında BAKÜ den PETROFSK’a kadar olan Şimali Kafkas arazisini de düşmandan tathir etmiş ve Türk milleti namına Azerbaycan ve Şimali Kafkas kardeş millet­lerine bu suretle âzami muaveneti yapmıştır[2] de­mektedir... Aynı muharrir, “Derbentten sonraki ha­rekâtı Yusuf İzzet Paşa pek büyük bir fetanet ve şecaatla idame etmişlerdir” demektedir[3]. İsmail Berkuk, hem ordunun erkânı harbiye reisi hem de Şima­li Kafkasya’nın bütün teşkilâtının başı idi. Süvari fır­kası kumandanı Akif bey Çeçenlerle meskûn mıntıka­da teşkilât yapıyorlar her ikisi de unutulmaz hizmet­ler ve başarılar gösteriyorlardı.

Büyük bir kahramanlıkla Şimali Kafkas’ı düş­mandan temizleyen Osmanlı Türk ordusu ne hazin­dir ki arzu, emel ve gayesine erişememiş. Mondros muahedesi üzerine oralardan çekilmek mecburiyetin­de kalmış ve Şimali Kafkasya’yı yerlilerden teşkil edilen milli kuvvetlere bırakarak ve bu bölgelerin tah­liyesi hakkında Ahmet İzzet Paşa kabinesinin 21 Ekim 1918 tarihli fakat geç kalan emirle 28 Aralık 1918 tarihinde Şimali Kafkasya’dan ayrılmışlardır.

Bu harekâtta Türk kuvvetleri 9 subay, 195 ne­fer şehit, 22 subay, 398 er yaralı, 20 er kayıp veya esir vermişlerdir.

Şimali Kafkaslılar iki sene daha çok üstün be­yaz Rus (Denikin ve Kolçak) orduları ile ve Kızıl Rus (Bolşevik) kuvvetleriyle savaştılar. 1921 de Şi­mali Kafkasya Cumhuriyeti inhilal ederek komünist Ruslar tarafından istilâ edilmişti.

Türkiye’de veya gurbet ellerinde yaşayan Şimali Kafkaslılar, kırk sene evvel hürriyet ve istiklâl uğ­runda omuz omuza dövüşerek kurtarmağa çalıştıkları Şimali Kafkas’ın 11 Mayısını tesit ederken, müşterek gaye ve dava için şehit düşen kardeşleri Anadolu çocuk­larını da kendi çocukları ile beraber bir defa daha hürmetle anıyorlar onlara mağrifet diliyorlar, aziz Türk kardeşlerinin büyük ve asil mefküre birliğini daima minnet ve şükranla yâd ediyorlar.

 

[1] Yeni Kafkas, Sayı: 15, s: 2-3, Mayıs-Haziran 1959

[2] Şimali Kafkasya Muharebeleri, Askerî Mec­mua. No. 64. 1927. Kaymakam Mehmet Tevfik.

[3] Aynı eser s. 163.

[4] Aynı eser aynı sahife.

© KKC 100. Yıl