RUS EMPERYALİZMİ VE DAĞLILARIN BAĞIMSIZLIĞI [1]

Fetgerey ŞÖENU

 

Sevgili Millettaşlarım!

11 Mayıs, Kafkasya dağlılarının resmen devlet bağımsızlığını ilan ettiği bir gündür. O gün, Kuzey Kafkasya kardeş millettaşları federal bir cumhuriyet çatısı altında birleşerek bağımsızlık bayrağını açmışlardır.

Bundan dokuz yıl önce, bağımsızlığına düşkünlüğü kanında olan, fakat ezilen, tamamıyla kan ile barut kokusu içinde Hazar’dan Karadeniz’e kadar tüm dağlı halkların kalpleri devlet bağımsızlığının ilan günü kutlamasından dolayı ahenk içinde çarptığını düşünüyorum.

Nihayet hürriyet yıldızı parlamıştır. Bu yıldız, 70 yıl süreyle Rusya boyunduruğundan kararmış olan Kafkas Dağları tepelerinde karanlık geceyi aydınlatan bir ışık gibi parlamıştır... Ve bu boyunduruğa dağlılar hiçbir zaman boyun eğmemişlerdi. Çünkü büyük Kafkasya savaşlarından sonra 70 yıl boyunca Rus egemenliğine karşı verilen mücadele çeşitli zamanlarda farklı şekiller alarak durmadan devam etmiştir.

Cebir ile adaletin, kötü güçler ile şerefin aralıksız mücadelesini ve 150 yıl boyunca gülistan gibi filizlenen köyleri-yurtları, görülmedik bir şekilde barbarca yakarak yok eden bir tarihi dramın sayfasıdır bu.

Dağları saran düşman çemberi gün geçtikçe daralıyordu. Ve geçmiş yüzyılın ortasında hür ve bağımsız Kuzey Kafkasya esir bir Kafkasya haline düşüyordu. Kuzey komşunun vahşi emperyalizmi galip gelmişti.

Emperyalizmin şiddetli arzularını tatmin etmek için denizleri dolduracak kadar dağlı kanı akıtılmıştır. Dağlılar, hürriyetinden ve topraklarından olmuşlardı.

Bunlar, Rus işgalciler için bir bayramdı.

Ruslar, yakıp savrulan ve topraklarından kovulan yüz binlerce insanın ülkesinde bayram yapıyorlardı.

Bağımsızlığını ve hürriyetini kaybeden dağlılar için sefalet, zülüm ve kölelik zamanı gelmiştir.

Belalar kasırgasına rağmen dağlılar gelecek konusunda ümidini kaybetmemişlerdi.

Geçmişteki 150 senelik mücadele dağlıların hafızasından silinmemişti. Bağımsızlık ve hürriyet sevgileri halkın türkülerine yansımıştır. Rus ordusunun devamlı saldırıları, Rus altınları ve entrikaları galip gelmiş, fakat esaret altına alamamıştı.

Dağlılar, bağımsızlıklarını ve hürriyetlerini yeniden kazanmaları konusunu daima düşünmüşlerdi. Kuzey Kafkasya’da Rus hükümetinin 70 yıl boyunca sürdürdüğü Ruslaştırmanın sonuçlarını göstermek yeterlidir. Asimile edilen dağlıların sayısı yılda bir kişiyi bile zor bulur. Bu, inancın, tarihi bir öç almanın ne kadar güçlü olduğunu göstermekte değil midir?

Ve tarih öcünü almıştır. Bizler ise bu tarihten gerekli dersi almalıyız. Büyüklerimizin söyledikleri gibi ‘Yaşamak - ölmeyi bilmek’ demektir. Şerefli bir şekilde ölmeyi başaramayan, şerefli hayat sürdüremez. Ve biz, babalarımızın bu hasletlerini korumalıyız. İnanmalıyız ki, hürriyet ve dağlardaki bağımsızlık sevgimiz kalbimizde bitmez ve sonuçta hak ve adaletin, hürriyet ile bağımsızlığımızın kavuşmasına yol açacaktır.

Dokuz yıl önce, 11 Mayıs 1918 tarihinde, 70 yıllık kölelikten sonra dağlıların sönmeyen ümidi ve inancı gerçekleşmiş oldu ve hürriyet ve bağımsızlık bayrağı topraklarımız üzerinde dalgalanmaya başladı. Vatanımız bununla mutlu kalmamıştır. Bu mutluluğun en büyük nedeni çok eskiden beri iki deniz arasında yaşayan kardeş millettaşların Kuzey Kafkasya’da ilk kez birleşmesidir.

Herkesin bildiği gibi, Rusya, Türkiye ve İran arasında bulunan zengin ve güzel Kafkasya’nın jeografik durumu, derin bir ırmağı, zengin kaynağı veya sahip oldukları arazilerini sulamak için elini ilk uzatanın yararlanacağı bol sulu dereyi anımsatmaktadır...

Kafkas halkları arasında, dışardan saldıran düşmanlara karşı koymak için birlik o zamanlarda yoktu. 16-17 yüz yıllarda bölgenin Güney-Doğusunda birçok hanlıklar, Güney-Batısında ise birkaç beylikler vardı. Kuzeyde ise, dağlıların öz topraklarında, asırlar boyunca durum öyle idi ki, her derede bağımsız bir küçük devlet bulunuyordu.

İşte Kafkasya sonucunun ilk ve en büyük nedeni bu idi.

Küçük devletlerin dağınıklığı, milliyetçilik ruhu, gerek halkın özüne, gerekse bireylerin beynine işlemiştir. Birkaç dağlılığın aynı fikir üzerinde mutabakat sağlaması çok nadir bir olaydı.

Almanları nitelendiren Bismark şöyle demiştir: “Üç Alman bir araya gelirse, mutlaka dört fikir doğar.” Aynı sözleri, eski zamanlarda yaşayan dağlılar için de söyleyebiliriz. İşte bu dağınıklık ve organize olmamamız ölümümüze sebep olmuştur. Tarihte gurur duyacağımız birkaç kahramanımız var. Fakat bunlar birkaç bireydi. Onlar, dağlıların hürriyet ve siyasi bağımsızlıklarına ne kadar değer verdiklerini ve bu değerler için ne kadar ölmeyi bildiklerini dünyaya göstermişlerdir.

 

- - - - -

 

11 Mayıs günü, Kuzey Kafkasya halklarının 70 yıl esir kalmalarından sonra, birleşmenin hayati bir mesele olduğunun bilincine vardıklarının ispatıdır. 11 Mayıs 1918 eylemi ile Kuzey Kafkasya dağlı halklarının tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı. Bu olay, tüm dağlı milletlerin birleşmenin gerekli olduğu bilincine varmasıdır. Bu bilinç VATAN kavramının doğru algılanmasından kaynaklanmıştır. Zülüm görmüş ve ıstıraplar çekmiş dağlılar, vatan kavramının belli sınırlar içinde olduğunu, tek bir ruh, adet ve ahlakla birleştiğini ve Rus insanının yaşamından, dilinden ve hayata bakışından ne kadar faklı olduğunu nihayet anlamışlardı.

20 Eylül 1917 tarihinde Vladikafkas’da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti anayasasının hazırlandığı Kuzey Kafkasya Halkları 2. Genel Kurultayı düzenlenmiştir. Alınan kararlara göre, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin yönetim şekli, kanton oluşumuyla İsviçre Federasyonu devlet düzenine yakınlığı görülmüştür.

İktidarın kemirmesiyle Çarlık düzeninin çürümesi ve çökmesi sonucunda meydana gelen 1917 devrimi ile birlikte dağlılar için birleşme ve varlıklarını bağımsız şekilde yürütme imkanı doğmuştur.

Fakat ne yazık ki, eski masalların konularında belirtildiği gibi öldürülen canavar kanının her damladığı yerde yeni canavarlar ortaya çıkar. Aynı şekilde bir taraftan Denikin, Vrangel, Kolçak gibi Generaller, diğer taraftan yeni oluşan devletlere karşı mücadele veren Bolşevikler meydana gelmiştir. Bunlar, henüz daha güçlenemeyen Kafkas cumhuriyetleri için yeni zincirler ve yeni mezarlar getirmiştir.

Dağların tepelerinde parlayan özgürlüğün altın güneşi, düşman güçlerince tutulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Genç Cumhuriyetimiz ufak parçalara bölünmüştür. Vatan bağımsızlığı için can veren yeni cefakeşlerin inleyişleri eski kahramanların inleyişleri ile birleşerek, vicdanlarımızın gizli köşelerinde akisler uyandırmıştır.

 

- - - - -

 

9 yıl önce 11 Mayısta, Hazardan Karadeniz’e kadar tüm milletlere hürriyet ve bağımsızlığı tattırma imkânı sağlayan Birleşik Dağlılar Cumhuriyeti ilan edilerek oluşması ile birlikte kuzeyden Bolşevikler tehlikesi kendini göstermiştir. Tüm kamu kuruluşlarını yıkmak ve insanlar için kutsal olan her şeyi yok etmek Bolşeviklerin amacı ve görevi idi. Emperyalizm baskınında Çarlık dönemindeki olan iktidardan bu konularda geri kalmamışlardı.

Stratejik konumu, verimli toprakları ve doğal zenginlikleri ile Kafkasya onlar için büyük bir yemdi. Ruslar, Kafkaslara ilerleme konusuna büyük önem gösteriyorlardı. Dalkavukça konuşmaları ve cömert vaatleri ile Bolşevikler, dağlılarla hesaplaşmayı amaçlayan Terek Kazaklarını yanlarına çekmişlerdi. Dağıttıkları paralar sayesinde yağmur sonrası çoğalan mantarlar gibi Bolşevik ajanlarını yetiştiriyorlardı. Kafkasya ufuklarını yeniden kara bulutlar sarmıştı. Halk, 70 yıl önceki gibi vatanı savunması için yeniden kurbanlarını hazırlıyordu. Bu kez, insanlar kollarını sıvayarak sadece özgürlüğünü değil, Birleşik Cumhuriyetin savunmasına gidiyordu.

Kafkaslara yerleşen Bolşevikler ve Kızılordu ile şiddetli savaş başlamıştı. Birleşik Hükümetin Cumhuriyetin orduları ve dağlıların gerilla birlikleri birkaç ay boyunca, 1918 Kasım sonuna kadar Dağıstan ve Çeçenya’dan Sovyet birliklerinin temizlenmesi ve genç Cumhuriyetin hürriyet ve bağımsızlığı için kan dökmüşlerdi.

Bu kez Cumhuriyet hükümeti, topraklarını işgalcilerden kurtararak ayağını sağlam bir zemine basmayı daha başarmadan, “Birliği” yok etmeyi amaçlayan General Denikin savaş başlatmıştır. Basiretsiz General ‘Tek ve bölünmez Rusya’ Bolşevikleri önemsemeyerek “Dağlılar Birliği” üzerine yürümüştü. General tarafından gerçekleştirilen Çarlık emperyalizm politikası ilk önce Bolşevikleri değil Kafkasları dize getirmeyi amaçlıyordu. Dağlılar Cumhuriyeti ile yapılan savaş uzun ve şiddetli olmuştur. 1919 Mayıs sonunda üstün olan düşman orduları Cumhuriyet hükümetini yıkmayı başardı. Fakat dağlıların ruhunu kırmayı ve bağımsızlık mücadelesini yenemediler. General Denikin’e karşı her yerde gerillalar mücadele ediyordu. Uzun Hacı ve Ali Hacı Akuşınski komutanlığında olan gerilla birlikler Denikin’i Dağıstan ve Çeçenya dışına çekilmeye zorlamışlardı.

Bu durum Bolşeviklerin işine yaradı ve Bolşevikler fırsattan hemen yararlanmayı ihmal etmediler. Telgraf göndererek Dağlılar Cumhuriyeti bağımsızlığını tanıyacaklarını bildiren Bolşevikler, Denikin ordusunun dağılmasıyla ülkeye girerek Çarlık taraftarlarıyla birlikte dağlıların milliyetçilerini de kurşuna dizdiler. Bolşeviklerin dağlılara karşı izledikleri politikası Çarlık yanlısı General Denikin’in uyguladığı politikanın daha iyi olduğu söylenemez.

Bu kez Sovyet iktidarına karşı yeniden savaş başlar, yeniden dağlı kanları dökülür. Dağıstan dağlarında vatanı savunmak amacıyla cephe kurulur. İnançlarını hiçbir zaman kaybetmeyen dağlılar, babalarından kalan eski kılıçlara sarılarak dağlara çıkmışlardı. Adaletin yollarını arayan ve düşman üzerine Kafkas kartalları gibi saldıran dağlılar, babalarının yazdıkları kahramanlık destanlarına yeni destanlar eklemişlerdi. Sayısı az olan cesur ve kahraman dağlıların çekilen kılıçları halkın şerefini ve fikirlerini savunuyordu.

Uzun yıllar süren özgürlük hayalleri yıkılmıştı. Halkın büyük zaferi 11 Mayıs 1918 tarihinde şafaktaki güneş gibi dağları aydınlatmış ve sonradan, yerini karanlık güçlere bırakarak batmıştı.

Çarlığın acı tecrübesine sahip olan Bolşevikler, bu işe başka yollarla yanaşmayı düşünüyorlardı. Bolşevikler ‘Size bağımsızlığınızı, kültürünüzü ve hürriyetinizi kazandırmak bizim için kutsal bir görevdir ve bu konuda yardımcı olacağız’ demişlerdi. Fakat bunlar yalan, uydurma ve palavraydı. Bu tür sloganların arkasına saklanarak dağlıları daha kolay yutmayı başarmışlardı. Nerede verilen vaatleriniz? Nerede hürriyetimiz ve adetlerimiz? Bizlere bağımsızlık ve kültürümüzü kazandırma vaatleriniz nerede? Egemenlik altına alma, sömürme ve imkân olursa yok etme amacıyla yola çıkanlar her türlü yalanları uydurmuşlardı. Bolşevikler, eski Rus politikasına yeni bir şekil vererek, daha gaddar zulmü  başarıyla sürdürmüşlerdi.

Eski Hint destanlarında ‘Vismar’ adlı bir kelebekten bahsediliyor. Bu kelebek her konduğu çiçeğin rengini alır. Bolşevikler bu kelebeklere benzer hareket içindeydi. Şartlara uyum sağlamak amacıyla Bolşevik düdüğü her melodiden çalıyordu. Bu melodi herkesi sarhoş etmişti. Fakat olmadı. Acı içinde köle halklar, sanki çöllerde susamış yolcuların uzaktan gelen su sesine doğru koşmalarına benziyordu. Ne yazık ki suyun olmadığını öğrenen yolcular yakıcı güneş ışınları altında alev gibi yanarak can veriyorlardı.

Çok sürmeyen Bolşevizm istilası ibret vericiliği ile dikkate değerdir. Bolşevizmi üç dönem şeklinde değerlendirebiliriz:

1) 1917’de Bolşevikler tüm halkların özgürlük ve müstakil (ayrı bir devlet kurması dâhil) haklarını kabul etmişlerdi. Fakat çok geçmeden amaçları ortaya çıktı. Bolşevikler, azınlıklara dayanarak, Çarlık hükümeti, burjuva, milliyetçiler ve çeşitli demokratik eylemleri düzenleyen şahıslardan iktidarı almayı düşünüyorlardı.

2) Bolşevikler, 1918’de oluşmuş tüm azınlık cumhuriyetlerini Moskova merkezli bir devlet çatısı altında birleştirerek Sovyetler Birliğine dâhil etme vaatlerinde bulunarak büyük bir propaganda yapmışlardı.

3) Bolşeviklerin milli politikasının üçüncü dönemi ise 1919’da başlar. Ayaklarının altında sağlam zemin hisseden Bolşevikler, emperyalist işgale açık bir şekilde başlamışlardı.

Bolşeviklerin amacı, Çarlık rejimi ile mücadele eden yeni oluşmuş Cumhuriyetlere ‘yardım etmek’ değil, Bakü ve Grozni’de bulunan zengin petrol, Gürcüstan’da ise manganez yataklarını ele geçirmekti. Daha önce verilen tüm vaatlerden çark ederek, bağımsız cumhuriyet güçlerini yok etmişlerdi. Bunların yerine birkaç özerk bölge kurmakla yetinmişlerdi. Milli değerlerimizi yeryüzünden silmek amacıyla Komsomol (Tercüman notu: Komünistlerin gençlik kolu) adı altında tanrıtanımazlardan oluşan birlikler kurmuşlardı. Milli değerleri yok ederek milletlerin kişiliğini de yok etmeyi arzuluyorlardı. Büsbütün halde dağlıların güçsüz vücudunu parçalamak için yapmadıkları kalmadı. Bu amaçla Dağıstan’ı direkt Moskova’ya, diğer azınlık bölgeleri ise Rostov merkezli Kuzey Kafkasya Bölgesine bağlamışlardı.

Tarafımızdan belirtilen ve Bolşeviklerce oluşturulan üç aşamalı yok etme dönemi Çarlık zamanında olduğu gibi milletlerin sömürülmesine yönelikti. Şimdi ise geriye kalan hakları elden alarak bir damla halkı büyük Rus denizinde boğmak için fırsat kollamaktadırlar.

Güzel vaatlere kanmayın! Dış görünüşlerine bakmayın. Bilmelisiniz ki ‘Kurt hiçbir zaman kuzu doğuramaz’. 1917 tarihinden itibaren vaatlerde bulunarak sizleri kendi ellerinizle mezarınızı kazımak için kandırmışlardı. Bizim ‘dostlarımızın’ ne olduğunu daha öğrenmediniz mi? 150 yıl boyunca babalarınızı katleden ve köle muamelesi uygulayan cellâtların torunları değil mi onlar?

Esaretten dönen kahraman ŞAMİL’in oğluna bir naibin söylediklerini asla unutmayınız. ‘Düşmanlar arasında dost bulamazsın. Ruslardan asla dost olmaz’. Her dağlı bunu bilmeli ve unutmamalıdır.

 

- - - - -

 

Her milletin bir milli görüşü vardır. Bu milli görüş zayıflarsa, millet yok olur. Dağlıların hakiki yol HÜRRİYET ve BAĞIMSIZLIK değil mi? Bu milli görüşün gerçekleşmesi için mücadele etmemiz gerekir. Halkların geleceği ancak milli görüş yönünde harcanan çabalara göre belirlenir. Gücün temeli birliktir. Güce karşı güç koyarak ve gözümüzü kırpmadan kanımızı akıtarak ölümden kurtulabiliriz.

Dağlılar için Bolşeviklerin yaptığı organizasyon içinde birlik, hürriyet ve bağımsızlık gibi kavramları görebiliyor musunuz? Bolşeviklerin politikası, dağlıları Dağıstan, Çeçenya, İnguş, Kabardin, Osetin v.b özerk bölgelere bölerek Çar rejiminin de uyguladığı 'böl ve yönet' politikası değil mi? Özerk bölgelerin adları doğrudur. Fakat Dağıstanlılar, Çeçenler, İnguşların kardeş olmadığı ve Birleşik Devletler Topluluğu çatısı altında birleşemeyecekleri anlamına gelmez.

Damarlarımızda akan kan ile vücudumuzda olan ruhumuz aynıdır. İşte bunlar kardeşliğimizin temelidir. Bizlere karşı uygulanan şu andaki politikanın amacı aramızda düşmanlık tohumları ekmek ve ilerde dağlılar arasında çıkacak anlaşmazlıklardan yararlanmak demektir. Çarlığın çok eskilere dayanan, herkes tarafından bilinen birleşmeyi önlemek amacıyla halklar arasında suni bir savaş başlatma girişimleri şimdi de devam etmektedir. Tabii ki Rusların bölünmüş hakları yutması daha kolay olacaktır.

Bir tek gerçek vardır: Zincire vurulan aslan hayatı sürdüremez, kafese konulan kartal uçamaz. Aynı şekilde Kafkas halkları suni yöntemlerle bölünmüşlük içinde yaşayamazlar.

 

- - - - -

 

Dokuzuncu yıldönümünün tarihi olan 11 Mayıs geçmişi yeniden değerlendirmeyi gerektirmiştir. Bu tarih, bağımsızlığını kısa sürede elde etmiş ve sonradan kaybederek bir gülen, bir ağlayan çocuğu anımsatmaktadır. Bir zamanlar sevinçten dolan gözlerimiz, halkımızın yaşadığı şimdiki acılar karşısında yaşarmaktadır.

Ve bu toplantıda, yaşadığımız günün şartlarına göre yeni bir örgütün temelini atmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü örgütlenmeden hiçbir amacımızı gerçekleştiremeyiz. Organize olamayan hiçbir millet milli görüş amaçlarına varamaz. Kuracağımız örgüt milletimizin ortak amacına ve oluşturacağımız milli görüşümüze hizmet etmelidir. Cumhuriyetimizin bağımsızlık ilanı yıldönümünde örgütlenme boşluğumuzun kurulan Kafkasya Dağlıları Halk Partisi ile doldurulmuş olması bizleri sevindirmektedir. Partinin amacı tüm Kuzey Kafkasya halklarını yabancıların egemenliğinden kurtarmak ve bağımsız bir Cumhuriyet çatısı altında birleştirmektir.

Düşmanlarımız tarafından suni şekilde aramızda başlatılan düşmanlık sona ermelidir.

Dağlılar milli değerler, doğal zenginlikler ve devlet kuruluşlarının sahibi olmalı ve kaderlerini istedikleri şekilde belirlemelidirler.

Kafkasya Dağlıları Halk Partisi programı ana başlıklarıyla aşağıda belirtilmiştir:

1) Dağlıların özgürce yaşayarak gelişmesini sağlayacak eskiden sahip olduğu jeografik ve etnik sınırlar içerisinde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin kurulması. Zamanında topraklarından sürgün edilen ve anavatanlarına dönecek olan tüm Kafkas halkları yerlilerle aynı haklara sahip olacaktır. Bu siyasi birimler Genel Kafkasya Cumhuriyetleri Konfederasyonuna dâhil edilecektir.

2) Dağlılar Federasyonunun temeli kuruluşu kanton sistemi üzerine olacaktır.

3) Düşünce, basın ve birlik meclislerinin özgürlüğü, mülkiyetin dokunulmazlığı korunacaktır.

4) 21 yaşına basan tüm vatandaşlar için eşit şekilde, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, yasama ve diğer kuruluşlara seçme ve seçilme hakkı verilecektir.

5) Okul yaşında olan tüm çocuklar devletin sağlayacağı maddi imkânlarla zorunlu eğitim görecekler.

6) Yer altı doğal kaynaklar millileştirilecektir.

7) Toprak çalışanlara dağıtılacaktır.

8) Emek ve iş ilişkileri yasalarca düzenlenecektir.

9) Devlet tarafından garanti altındaki özel girişimler ve sermayeler doğal zenginliklerin işlenmesine, sanayi ve ticaretin gelişmesine en geniş şekilde iştirak edecekler.

Kısacası, yukarıda Kafkasya Dağlıları Halk Partisi tarafından genel hatlarıyla belirtilenler ülkemizi refaha kavuşturacak yoldur. Dağlılar bu programa sahip çıkarak inanç sembolü gibi kalplerine çizmelidirler. Vatanını, milletini, babalarının milli görüşlerini seven tüm dağlılar burada belirtilen siyasi prensipleri ciddiye almalı ve bunların gerçekleştirilmesi için imkânlarını kullanarak ellerinden geleni yapmalıdırlar. Bu prensiplere sadık kalarak, büyüklerimizin saygıdeğer ve gururlu çocukları olduğumuzu ispatlayacağız.

Unutmayın ki, bugüne kadar birleşmeyi gerçekleştiremeyişimizin esas sebebi partimizin ana temellerini göz ardı etmemiz idi. Örgütlenmiş bir parti milletin siyasi ruhudur. Ruhsuz beden cesettir ve hiçbir aktivite gösteremez.

Mücadeleyi uyumlu bir şekilde yürütmemiz ve tek bir ana görüş çerçevesinde gerçekleştirmemiz için siyasi partiye ihtiyaç vardır. Kafkasya Dağlıları Halk Partisi’nin kurulması bağımsızlık mücadelemizin en önemli unsurlarından biridir.

Amacımıza ulaşmamız için bugüne kadar aramızda olan ve başımıza gelen belalara yol açan tüm anlaşmazlıklar giderilmeli ve yukarıda belirtilen programımız karşısında unutulmalıdır. İnanıyoruz ki, başarısızlığın nedeni olan anlaşmazlıklar parti disiplini ve kaynaşma çerçevesinde bir daha meydana gelmez. Her dağlı, halkların bu parti etrafında birleşmesi, güçlenmesi ve gelişmesi için çaba harcamalıdır.

Hey Dağlılar! Bağımsızlığımızı kazanacağımız gün yakın değildir. Bizleri uzun ve çok zor bir mücadele beklemektedir. Örgütlenin, örgütlenin ve bir daha örgütlenin! Sizin olan Halk Partisi’ne gelin! Aramızda bölücülük tohumları ekmek isteyenlerden uzak durun. Bizler tek bir irade ile yaşamalıyız. İyi örgütlenmiş Kafkas Dağlıları Halk Partisine katılarak bu partiyi büyütmeliyiz. Bunu, esir olan vatanımız talep etmektedir!

 

[1] 11 Mayıs 1927 tarihinde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ilanının 9. yıldönümü dolayısıyla Kafkasya Dağlıları Halk Partisi'nin (KDHP) törenli oturumu düzenlenmiştir. Oturumda alınan karara göre Fetgerey Şoenu'nun Türkçe yaptığı konuşmanın tercümesi, M. F. Şamba mahlas ismiyle 1928 yılında Prag’da ayrı bir broşür halinde yayınlanmıştır.

© KKC 100. Yıl