TURAN AKIN HADİSESİ ve ÇIKARILACAK DERSLER - DİASPORA NEREYE?

Diasporamız tarihin hiçbir döneminde bugünkü gibi silik, bitik, zavallı ve çaresiz bir duruma düşmemişti. Bir asır önce vatanın özgürlüğü için bütün imkanlarıyla topyekün ayağa kalkıp destan yazmış bir diasporadan, öğrenilmiş çaresizliğe esir düşmüş niteliksiz yığınlara evrildik!

Bu durum, vatanımızı işgal eden sömürgecinin tarihi başarısı değil de nedir?

Sebep olanların Turan Akın hadisesine yaklaşımlarına bakın; "geçmiş olsun, umarım bu yanlıştan dönülür!"

“Yanlış”mış!.. Ne yanlışı yahu!..

Omuz vererek ilmek ilmek örülmesini sağladıkları sistemin artık sıradanlaşmış uygulamalarına "yanlışlık" deyip, masumlaştıracaklarını sanıyorlar! Diplomasi adı altında sözüm ona 72 merciyle görüşmeler yürütüyorlarmış! Bu haksız karar ortadan kaldırılana kadar hem siyasi hem hukuki girişimlere devam edeceklermiş!..

Turan Akın Antalya uçağıyla geri döndü bile…

Çeyrek asırdır DÇB gerçeğini haykırıyoruz! Kaffed'in bu yapıyı ayakta tutan, besleyen ve meşruiyet sağlayan en temel unsur olduğunu da!

Apolitik diaspora ile birlikte DÇB'ye kurumsal bağla bağlı bazı iyi niyetli Pollyanna'larımız dahi "anavatanla ilişkiler" masalına boyun eğerek üç maymunu oynamayı tercih etti. Ve nihayetinde buralara kadar savrulduk.

Ben artık sürekli DÇB'den şikayet etmenin doğru bir strateji olmadığını ve bize gereksiz yere enerji kaybettirip uyuşturduğunu düşünüyorum. Zira diasporayı bu noktaya getiren, 2000 yılından beri misyonu aleni olan DÇB değil, ona sınırsız yetki verip meşruiyet sağlayan Kaffed'e üyelik bağı ile bağlı tüm "iyi niyetli" kişi ve kurumlardır.

Nitekim DÇB ve derin Kaffed hiçbir zaman kendini gizlemedi… Bu iki yapı üzerinden dizayn edilen "ana vatanla bağ"ın teslimiyetçi kodları gün gibi ortadayken ısrarla ve yıllarca bu yapı içinde debelenip duran herkes suç ortağıdır. Geç gelen pişmanlık gözyaşları da maalesef bu çıplak gerçekliği değiştirmiyor. Kimse kusura bakmasın!

Bunlardan biri de yakın dönemin başarılı kurumlarından Kayseri Kafkas Derneği'dir!

Ve fakat geçtiğimiz yıllarda bu konuda örnek bir mücadele sergileyerek diasporanın DÇB-Kaffed cenderesinden tamamen kurtulması için de en büyük ümit kaynağı haline dönüşen bu kurumumuzun her ne olduysa Kaffed'den resmen ayrıldığı geçtiğimiz Ocak ayı sonrası bir düğmeye basılmış gibi girdiği derin sessizlik, ana vatan ve diaspora siyasi gündem ve gelişmelerinden ani kopuşu, Kaffed'in "biatçı" yeni yönetimine büyük cesaret kapısı araladığı gibi diasporanın son umutlarını da söndürdü.

Kayseri Derneği'nin başrolü oynadığı bu kısa sosyolojik süreç, müesses nizama başkaldırı potansiyeli taşıyan "iyi niyetli" diğer tüm bileşenlerin de cesaretini kıran kötü bir örnek teşkil etti maalesef.

Böylesi bir kurumun, yıllarca top koşturduğu Şampiyonlar liginin zirvesinden aynı sezonda amatör bölge ligine kendi arzusuyla tepe taklak düşmesi, tam bir hayal kırıklığı olmanın ötesinde diasporanın mevcut sosyolojisinin de kısa bir özeti aslında; "Popülizm her şeydir!"

Geçmiş mücadele pratiğine rağmen bu derece silikleşen ve bugün hakkında ortaya atılan Amerikancı, Jamestowncu yaftalarına dahi ses çıkaramayan ve bölge liginde oyalanmayı tercih eden bir Kayseri Derneği, adeta "müesses nizamdan ayrılan, sistemi değil kendini bitirir!" mottosuna hayat veren kurum olarak yakın gelecekte diasporanın siyasi tarihini yazacaklara şimdiden sosyolojik bir laboratuvar olmuştur!

Sonuç itibarıyla bizler her zamanki gibi karınca misali doğru bildiklerimizi söylemeye, yazıp çizmeye devam etsek de, toplum, tüm akîl kişi ve aktif kurumlarıyla bu mücadeleyi topyekün vermediği takdirde başarı şansı yoktur.  

Gelinen durum da bunun en somut göstergesi.

Onu yönlendirmesi gereken kurumların geldiği nokta bu iken toplumdan siyasi bir duruş ve tavır beklemek tamamen ham hayal...

 *   *   *

Aslında Turan Akın hadisesi bir son değil, bu yeni dönemin bir başlangıcıdır…

Niye mi?

Hatırlayacaksınız, yönetime gelir gelmez Adigey’e giderek Rusya’ya biat törenine katılan Kaffed’in, çiçeği burnunda başkanıyla yapılan bir röportaj ekranlarımıza düşmüştü.

Bu röportajda Kaffed Başkanı, “…Adıgey'e gelmeden önce Rusya'nın Türkiye Büyükelçisi Aleksey Erhov’la iki kez görüştük. Faaliyetlerimizin yalnızca Uluslararası Çerkes Derneği ile iş birliği içinde yürütüleceğini tartıştığımız ayrıntılı ve verimli görüşmelerdi, çünkü bu örgütün yalnızca Çerkeslerin çıkarları doğrultusunda çalıştığını anlıyoruz…” diyerek yeni dönemde Moskova’ya ve onun çizdiği rotaya koşulsuz biat ettiklerini resmen deklare etmişti.[1]

Ve yine (Amerikan kuruluşu Jamestown Vakfı ile ilişkilendirerek) Kayseri Kafkas Derneği ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin Kaffed ile ilişkilerini kesmesi hakkında ne düşündüğü şeklindeki bir başka “çanak” soruya Kaffed başkanının verdiği cevap adeta yeni dönemde olacakların tüm ipuçlarını verir mahiyetteydi:

“…Dünya siyasetini dikkatle izliyoruz ve Jamestown Vakfı'nın eylemlerinden haberdarız. Başlangıçta şunu belirttik ve bir kez daha tekrarlamaya hazırım: Bu Amerikan örgütünün faaliyetlerine katılmayacağız. Onunla hiçbir bağlantımız yok. Kayseri Derneği‘ni Jamestown Vakfı ile işbirliği yapmakla suçlayamam çünkü şahsen buna dair doğrudan bir delilim yok. Ama tekrar ediyorum, artık KAFFED’in amacı tarihi vatanla, özellikle Adıgey ile iş birliğidir. Biz cumhuriyete her konuda destek vermeye hazırız ve burada karşılanma şeklimize bakılırsa onların da bize destek vermeye hazır olduklarını anlıyoruz…” [2]

İşte yeni Kaffed yönetiminin Adigey’e yaptığı bu "biat gezisi", bu çanak sorular ve bu imalı cevaplar bize yeni dönemin tüm ipuçlarını veriyordu aslında…

Hemen ardından yaşanan Turan Akın hadisesinden sonra henüz doğruluğunu teyit edememekle birlikte “The Circassian Times” adlı Telegram kanalında dün yeni bir haber yayınlandı;

“Aşağıdaki Çerkes örgütleri Kuzey Kafkasya'daki halklar arasındaki çekişmelerde ve ulusal gerilimlerde defalarca suç ortaklığı yapmışlardır. Bu bağlamda, Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi yukarıda adı geçen örgütleri ve üyelerini Rusya'nın egemenliğini ve bütünlüğünü potansiyel olarak ihlal eden aşırılık yanlısı örgütler listesine ekleme kararı almıştır.

- Gürcistan'daki Çerkes Kültür Merkezi

- Çerkes Komitesi

- Çerkes Kongresi

- Özgür Çerkesya

- Birleşik Çerkesya Konseyi” [3]

 *   *   *

Diasporanın kökten pasifize edilmesi sürecine verilen 2 yıllık zorunlu aranın ardından iki yakadaki aktörler tarihi misyonlarına geri döndüler. Hem de çok daha azimli biçimde!..

Sömürgecinin ve yerel işbirlikçilerinin Ukrayna Savaşı gündeminden başını yavaş yavaş kaldırıp bölge gerçeklerine odaklanmaya başlamasıyla birlikte;

Şapsığya’da doğal yaşam alanlarının bölgenin yerli halkı Şapsığların elinden alınması girişimleri, aktivist Olga Begretova’ya FSB’nin artan baskıları ve sindirme çabaları, bu yılın 21 Mayıs’ında Adigey Tahtamukay Rayonu’nda yaptığı konuşma sebebiyle İlyas Soobtsoko’ya verilen ceza, yine bu yılın 21 Mayıs’ında Adigey’de ve diasporada sürgünün suçlusu olarak Hacı Kerantukh Berzeg’i ilan eden eş zamanlı etkinlikler ve ardından bu son iki gelişme...

Bunların hepsi peşpeşe gelen ve önceden ipuçları belli edilen hadiseler... Sırada neler var hep beraber göreceğiz!

Bundan böyle hem diasporayı hem de ana vatanı çok daha çetin günler bekliyor emin olun.

“Biat” mekanizması resetlenerek yeniden güncellenen diasporanın tüm samimi kişi ve kurum/kuruluşları yediden yetmişe teyakkuza geçmek zorunda.

Başta Kayseri Derneği olmak üzere ümit beslediğimiz tüm legal yapılarımız silkinip, popülist taşra dernekçiliğini bir kenara bırakarak ana vatan ve diasporanın yakıcı sosyo-politik gündemine odaklanmak zorundadır. 

Hacı Kerantukh Berzeg vasiyet konuşmasında ne demişti; "Yenilgimize içimizdeki hainler sebep oldular!.."

Sömürgeciye karşı verilen hak temelli mücadeleye, diasporadaki işbirlikçilerine karşı da verilmesi elzem hale gelen siyasi mücadele de artık mutlaka eklenmeli.

Üstelik bu çok daha hayatî hale geldi!..

Nitekim diasporanın artık yeni pişmanlıklara tahammül lüksü kalmadı!..

 

Nail Sönmez
27 Temmuz 2024

 

[1] https://www.facebook.com/share/

[2] Aynı röportaj.

[3] https://t.me/The_Circassian_Times/12675

© KKC 100. Yıl