BÜYÜK SÜRGÜN SONUCU SAMSUNDA OLUŞAN MÜLTECİ KAMPLARI

Kuzey Kafkasya coğrafyasının 1500’lü yılların sonlarından itibaren[1] tarihini şekillendiren, Kaytuko Aslanbek, İmam Mansur, Havduko Mansur, Tıghujıkhue Hacı Khızbeç, İmam Şamil, Muhammed Emin ve Hacı Gırandug Berzeg gibi liderlerin öncülüğünde birkaç nesil süregelen işgale direniş sonunda kırılmıştı. Kuzey Doğu Kafkasya’da yirmibeş yıl özgürlük bayrağını elinde tutan İmam Şamil 1859’da teslim olmuş, Kuzey Batı Kafkasya (Çerkesya)’daki son direnişçiler de 1864 baharında silahlarını bırakmak zorunda kalmışlardı.

 

Kaytuko Aslanbek, İmam Mansur, Tığujıko Kızbeç, İmam Şamil, Muhammed Emin, Hazı Girandug Berzeg

 

Kafkas-Rus savaşlarının 21 Mayıs 1864’de sona ermesi, Rus İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkasya üzerindeki emperyal emelleri için yeterli değildi. İmparatorluk merkezi, son yüzelli yılda sabırla, adım adım gerçekleştirdiği kolonizasyon çabalarına rağmen, Kuzey Kafkasya’da halihazırda var olan etnik dengenin, sosyo-ekonomik dokunun değiştirilmemesi ve emekleme aşamasındaki politik yapıların dağıtılmaması durumunda işgale ve sömürgeciliğe direnişin yeniden canlanabileceğinin farkında idi. Bunun için arkaplanda ikinci bir projesi daha vardı. Dış dünyaya ve etkilere en açık Batı Çerkesya başta olmak üzere Kuzey Kafkasya coğrafyasının direniş gösterme ihtimali olan her noktasının yerli halkından temizlenmesi...

 

1858’de Petersburg’daki “Kafkasya Komitesi”nin hazırladığı plan bütünüyle bu noktaya odaklanıyordu. Soykırımı tamamlamak amacı da güden “Modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri” “Kafkas Sürgünü”, Çarın Kafkasya naibi olarak atadığı kardeşi Grandük Mihail’in “Bir ay zarfında Kafkasya terk edilmediği takdirde, bütün nüfus savaş esiri olarak Rusya’nın muhtelif mıntıkalarına sürülecektir” fermanı ile başlatıldı. Grandük Mihail’in sürgün işlemini nasıl gerçekleştireceği ise “Dağlılar teslim olmuyor diye biz görevimizi yarıda bırakamazdık. Yarısının temizlenebilmesi için öbür yarısının yok edilmesi gerekiyordu” sözlerinde açıkça belli oluyor[2], Kuzey Kafkasyalıları hazin bir son bekliyordu…

 

Sürgün işlemi ağırlıklı olarak Karadeniz üzerinden, kısmen de karayolundan, yoğun olarak 1859-1866 yılları arasında olmuş ama azalarak 1900’lü yılların başına kadar aralıklarla devam etmişti. Karadeniz kıyısında yaşayan Adige, Wubıh, Abaza ve son dönem savaşları sırasında kendi bölgelerinden Kuban bölgesine sığınarak direnişe katılan Karaçay kabilelerinin tamamına yakını Karadeniz üzerinden sürülmüşlerdi. Karayolu da sürgün işlemlerinde kullanılmıştı. Özellikle 1864-1874 yılları arasında Batum, Gümrü ve Kars üzerinden çeşitli miktarlarda Abaza, Adige, Çeçen, Oset ve Dağıstanlı aileler Anadolu’ya gelmişlerdi.

 

Kuzey Kafkasyalılar, en ilkel şartlarda deniz yoluyla gerçekleştirilen sürgün işlemlerinde Karadeniz kıyısındaki, Taman, Tuapse, Anapa, Tsemez, Soçi, Adler, Sohum, Poti, Batum vd. limanlardan bindirilip Osmanlı Devleti'nin Trabzon[3], Samsun, Sinop, İstanbul, Varna, Burgaz ve Köstence limanlarında indirilmişti. Fevaid-i Osmaniye, Tersane-i Amire, Tuna Kumpanyası, Bursa Şirketi ve Rus Kumpanyasına ait vapurlarla ve Osmanlılara ait eski balıkçı tekneleri ile taşınan mültecilerin bırakıldıkları en önemli limanlardan birisi de Samsun Limanı idi. Samsun kasabası sadece doğrudan Samsun Limanı’na inen Çerkes mültecilerin değil, önce Trabzon’a çıkan ve sonradan kalıcı ya da geçici iskân bölgelerine gönderilmek üzere Samsun’a sevk edilen mültecilerin de toplanma merkeziydi.

 

Canik sancağının[4] merkezi Samsun kazası, hem kalıcı iskân hem de geçici iskân için uygun coğrafi özellikler taşıması nedeniyle tercih edilmişti.[5] Samsun’un karayolu aracılığıyla iç Anadolu’ya geçişte diğer Karadeniz limanlarına göre daha uygun oluşu, limanın iskân güzergâhı için merkez seçilmesinin temel gerekçesiydi. Samsun kazasına inen mülteciler öncelikle kendilerine tahsis edilen han, medrese gibi yerlere yerleştirildiler. Arşiv kayıtlarından anlaşıldığına göre, göçmenlerin tamamı kasabada iskân edilemeyince kasabanın sahili ile kasabaya hem-civar Kılıçdede, Kurupelid, Dereköy, Derbend ve Kumcağız[6] ve Kürt ırmağı[7] mevkilerinde mülteci kampları kurulmuştu. Ayrıca Samsun kazasından iskân amacıyla nakledilenler için Çarşamba, Terme-Akçay ve Ünye kazalarında da kamp kurulmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

Bafra Kazası Mülteci Kampları

Samsun kazası merkezindeki Sahil-Kumluk mülteci kampı ve kuzey-batı yönünde Kürt ırmağı kenarındaki mülteci kampının kapsamı ve işleyişi hakkında Osmanlı devlet arşivinden, günümüzün araştırma yazılarına yansıyan yeterli bilgi ve belge şimdilik yoktur. Bu durum Bafra kazasına yakın kamplar (Kurupelit, Dereköy, Derbend ve Kumcağız) içinde geçerlidir. Çok yetersiz de olsa en fazla bilgiye ulaşabildiğimiz tek kamp içerisindeki Çerkes mezarlığını 1933 yılına kadar ulaştıran Kılıçdede kampıdır.

 

Samsun liman iskelesine en yakın mülteci kamplardan birisi olması nedeniyle aralıklarla 1859’dan 1900’lü yılların başına kadar süren mülteci akınına ev sahipliği yapan Kılıçdede Kampı, adını “Kılıçdede Türbesi/Dergâhı”ndan almıştır. “Kılıçdede Türbesi/Dergâhı” Samsun kazasının güney-doğu yönünde denizle buluşan Mert ırmağının sol kenarında bulunmaktadır. Kamp da muhtemelen Mert ırmağının her iki yakası ve Karadeniz sahili boyunca yayılarak, şimdiki Hasköy mahallesi eteklerine kadar uzanıyordu.[8] Tarih doçenti İbrahim Serbestoğlu, kampın “Kılıçdede” ismiyle anılmasını ve konumunu Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’ne dayanarak şu satırlarla teyit eder: “…Samsun’a gelen Çerkeslerin sayısı o kadar fazlaydı ki Kılıçdede Dergâhı önündeki kumsaldan Çarşamba Tarafındaki Kabakum mevkiine kadar yaklaşık 80.000 Çerkes açıkta toplanmıştı…”[9]

 

Çok olumsuz şartlar altında deniz yolculuğu yaparak gelen, yetersiz kamp ve sağlıksız çevre koşulları ile de yaşamları daha da zorlaşan Çerkes mültecilerin, yarıya yakını karahumma, tifüs ve çiçek gibi hastalıklara yakalanmıştı.[10] Mülteci yoğunluğunun en çok olduğu 1864-1865 yılları içinde kamplarda binlerce kişi vefat etmişti. Mayıs 1864’ten Şubat 1865’e kadar Samsun’da sadece arşivlere yansıyan ölü sayısı 11.774’tür.[11] Osmanlı arşiv belgeleri bu konuda oldukça ayrıntılı bilgiler içerir. Örneğin; “…Kılıçdede ve Derbend'de vefat eden muhacirlerin kabirlerini kazanlara 17.889 kuruş 20 para ödenmiştir...”, “…Bafra'da meskûn 324 nüfustan oluşan muhacirlere 4.795 kuruş ödeme yapılmıştır. Kavak'ta bulunan 313 nüfus muhacire de 4.594 kuruş 20 para ödenmiştir. Bunlara vefat edenlerin teçhiz ve tekfin işlemleriyle beraber 9.389 kuruş ödenmiştir. Aynı kazada 2.499 muhacirin yevmiye bedeli olarak reislerine 9.371 kuruş 10 para ödendiği kaydedilmektedir. 1864 yılı Ağustos ayı içinde vefat eden 102 kişinin 2.777 kuruş teçhiz ve tekfin masrafıyla birlikte toplam 12.148 kuruş 10 para harcama yapılmıştır…”, “…Samsun'da toplanmış olan muhacirlerin Terme, Çarşamba ve Ünye'ye sevkleri, hastalarının tedavisi ve sair masraflarının 87.513 kuruş 39 para olduğu anlaşılmaktadır…”, “…1280/1864 senesinde sadece beş aylık dönemde Samsun'da bulunan muhacirlerden vefat eden yoksul 2.078 kişinin teçhiz ve tekfini için 31.275 kuruş ödeme yapılmıştır…[12]

Samsun Kazası Mülteci Kampları 

Kılıçdede kampında diğer kamplarda da olduğu gibi yıllar içinde bir “Çerkes Mezarlığı” da oluşmuştu.[13] Bu tür mezarlıklar sadece kamp çevrelerinde değil, kalıcı ve geçici iskân yerlerine ulaşmak için kullanılan tüm karayolları boyunca da bulunuyordu. O yıllardaki mezbahanenin yanında bulunan “Kılıçdede Çerkes Mezarlığı”, yıllar içinde Samsun’un en büyük Müslüman mezarlıklarından birisi olmuştu. Çerkesler için çok acı hatıraları barındıran bu mezarlık maalesef günümüze kadar ulaşamadı. 1932 yılında vefat edenlerin “Samsun Hıfzı Sıhha Meclisi’nin aldığı bir kararla bu mezarlığa gömülmesi yasaklanmıştı. Ardından bir yıl sonra Samsun Belediye Encümeninin, 19 Birinci Teşrin (Ekim) 1933 tarihinde aldığı bir kararla Kılıçdede Mezarlığı tamamen kaldırılarak yerine Tekel Yaprak Tütün Bakım ve İşletme Atölyeleri Merkez Müdürlüğü binası yaptırılmıştı.[14] Mezarlık kaldırılınca buradaki mevtaların kemikleri Kılıçdede İlkokulu[15] bahçesinde toplanmış[16] ve oradan da taşınarak Seyyid Kutbiddin Cami ve Türbesi’nin[17] çevresindeki mezarlığa[18] gömülmüştü.

 

Canik sancağının Samsun ile Bafra kazası arasında Kurupelit, Dereköy, Derbend ve Kumcağız adlı dört mülteci kampı daha bulunuyordu. Bugün aynı isimlerde yerleşim yerlerinin olması, kamp merkezlerinin yerini tanımlamakta işimizi kolaylaştırmaktadır. Kurupelit kampının Samsun’un Atakum ilçesi, Körfez mahallesi çevresinin (19 Mayıs Üniversitesi Kurupelit Kampüsü altı) olduğu bölgede, Dereköy kampının Samsun’un Ondokuzmayıs (Engiz) ilçesi, Dereköy mahallesi çevresinin olduğu bölgede, Kumcağız mülteci kampının Samsun’un Ondokuzmayıs (Engiz) ilçesi, Kumcağız mahallesi çevresinin olduğu bölgede, Derbend kampının ise Samsun'da, sulama ve taşkın kontrolü amacıyla 1984-1990 yılları arasında Kızılırmak üzerinde inşa edilmiş Derbent Barajı’nın yanından, Şeyhulaş, Gazibeyli, İkizpınar ve Darboğaz mahalleleri arasındaki bir bölgede olduğunu söyleyebiliriz.

 

Samsun Kazası Mülteci Kampları 

Canik sancağı mülteci kampları, Samsun, Maraş/Adana hattı ve çevresi üzerinde iskân edilen Çerkeslere geçici ev sahipliği yapmıştı. Canik sancağının merkezi Samsun ve Bafra kazalarındaki kamplarda bulunan mültecilerin önemli bir kısmı şartlar oluştukça kalıcı/geçici iskân amacıyla sancak merkezine bağlı Kavak nahiyesinin,[19] Bafra,[20] Çarşamba,[21] Terme,[22] Ünye[23] ve Niksar[24] kazalarının, Amasya[25] sancağına bağlı Ladik,[26] Havza,[27] Vezirköprü,[28] Gümüşhacıköy,[29] Merzifon,[30] Mecidözü[31] ve Erbaa[32] kazalarının merkez ve köylerine ya da iskana elverişli olduğu düşünülen boş arazilere yerleştirildiler. Çerkes mültecilerin iskân yolculuğu mevsim şartları el verdiği müddetçe İç Anadolu’ya doğru inen karayolları boyunca Sivas ve Tokat kazaları, Aziziye (Pınarbaşı) sancağı,[33] Çorum, Sungurlu kazaları, Alaca(Hüseyinabad) nahiyesi ve Bozok (Yozgat)Ankara, Kütahya, Konya, Erzurum, İzmit(Kocaili) sancakları istikametinde devam etmişti. Az miktarda mülteci ise Rumeli’ye nakledilmek üzere İstanbul’a gönderilmişlerdi.[34]

 

Yeterince incelenmemiş olduğuna inandığımız sürgün dönemi Osmanlı devlet arşivlerinin, konusunun uzmanı Çerkes araştırmacılarca yeniden elden geçirilmesi elzemdir. Yeni okumalar, mülteci kampları hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmamızı sağlayabilir. Ayrıca kamp merkezlerinin bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan, yaşı ilerlemiş (ve muhtemelen oldukça azalmış) yorgun hafızaların birkaç nesillik kırık dökük hatıralarının toparlanması, bir devrin şahidi mülteci kamplarının hazin hikâyelerinin daha da somutlaşmasına yardımcı olacaktır.

 


Duğ Orhan DOĞBAY

07.06.2019 / Samsun

 

[1] Dış düşman tehdidinin her geçen gün daha da çeşitlenerek (Kuzey-batıda Kırımlılar güney-doğuda İranlılar kuzeyde ise Ruslar ve Kazaklar) arttığı bir süreçte; Rusların Kafkasya’ya yerleşmek için kurdukları ilk merkez olan Tarki’nin yeniden Kuzey Kafkasyalıların kontrolüne geçmesi için Dağıstan ve Adige (Kabardey) kuvvetlerince geri alınması (1595), yine Rusların 1604’de Doğu Kafkasya’da Kızlyar, Batı Kafkasya’da Şetkale (Stavropol)’ye saldırısının Dağıstan ve Adige (Kabardey) kuvvetlerince geri püskürtülmesi Kafkasya’ya yetmişbeş yıllık bir dönem için nefes aldırmış fakat sonraki yıllarda Rus işgalleri artarak devam etmişti. Daha geniş bilgi için bkz.: İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, (İstanbul: İstanbul Matbaası, 1958), 343-346.

[2] Çerkes Soykırımı ve Tanıkları (Erişim: 14.01.2019)

[3] Coğrafi özellikleri nedeniyle iskâna çok elverişli olmayan Trabzon genellikle mülteci aktarma merkezi olarak kullanılıyordu. “…şehirde bekletilmeksizin geçici iskâna elverişli yerlere veya doğrudan doğruya iskân mahalline sevk edileceklerdi. Geçici iskân bölgelerinden birisi de Samsun'dur… Karadeniz sahillerinde biriken göçmenler, ilk etapta bulabildikleri sandal, kayık, vapur ve benzeri şeylerle Trabzon'a geliyorlardı. Buradan Osmanlı Devleti'nin kendilerine tahsis ettiği deniz vasıtaları ile Varna, Köstence, Bergos, Lom gibi Rumeli limanlarına taşınmışlardır. Bu limanlarda birikenler ise Tuna nehir yolu, demiryolu ve karayolu vasıtalarıyla Rumeli'nin iç kesimlerine sevk edilmişlerdir…” - Ba, Meclis-i Vâlâ, Nr . 26010, 26182, 19676; BA, trade-Dahiliye (ÎD), N r. 36153; BA, Ayniyat Defteri (AD), Nr . 1143/42-2; Takvim-i Vekayi, 5 R A 1281, Nr . 760. - Nakleden: Nedim İpek, “Kafkaslardaki Nüfus Hareketleri”, (İstanbul: Türkiyat Mecmuası 20, 3 / 1997), 292-296.

[4] Canik Sancağı Tanzimat'tan önce Sivas eyaletinin sınırları içinde yer almaktaydı. 1847 yılında idari olarak Trabzon'a bağlandı. 1864 (1867 ?) Vilâyet Nizâmnâmesi’ne göre: Samsun, Bafra, Çarşamba ve Ünye kazalarından oluşmaktaydı. Sancak merkezi Samsun’a bağlı Ma‘den-i Kâbi ve Kavak, Bafra’ya bağlı Alaçam, Ünye’ye bağlı Fatsa, Bolaman, Karakuş ve Niksar, Çarşamba’ya bağlı Terme nahiyeleri de idari yapının alt unsurlarıydı. 1877'de Terme ve Niksar’ın nahiye statüsünden kaza statüsüne yükseltilmesi ile sancak içindeki kazaların sayısı altıya çıktı. 1892'de ise Niksar sancak sınırları dışında bırakılırken, Fatsa kazası Canik'e bağlandı. https://www.islamansiklopedisi.org.tr/samsun (erişim: 29.05.2019)

[5] İpek, “Kafkaslardaki Nüfus Hareketleri”, 296. - Kemal H. Karpat, “Osmanlı Nüfusu (1830-1914): Demografik ve Sosyal Özellikleri” Ter: Bahar Tırnakçı, (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003), 111.

[6] İpek, “Kafkaslardaki Nüfus Hareketleri”, 297.

[7] Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856–1876), (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1997), 180– 181.

[8] Dr. Avni Yaman, Kavak Sıralı Köyü’nün 100. yıl kutlamalarında yaptığı konuşmada, ataları Samsun’a geldiğinde hükümetin onları Hasköy mevkiine yerleştirdiğini, sahil boyundaki hastalıklardan kırılmaları üzerine ısrarla bir dağ iklimi aradıklarını ve bu defa kendilerine Sıralı Dağı yamaçlarının gösterildiğini belirtir. “Bir Köyün Kuruluş Yıldönümü Kutlandı (Sıralı Köyü 100. yaşında)”, Hürriyet Gazetesi, 28 Haziran 1965, s.8.

[9] BOA, A.MKT.MHM, 317/27, Canik Mutasarrıfına Şukka, 27 Cemaziyülevvel 1281/28 Ekim 1864. Nakleden: İbrahim Serbestoğlu, Kırım Savaşı Sonrasında Samsun'da Göç ve Göçmen Sorunu, Geçmişten Geleceğe Samsun, Birinci Kitap, Ed. Cevdet Yılmaz, (Samsun: Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Eğitim Hizmetleri Daire Başkanlığı Yayınları 2006), 83-98.

[10] Serbestoğlu, Kırım Savaşı, 89.

[11] Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri, 179 - 184.

[12] Cevdet Dâhiliye, (BOA, C. DH), 115/5748-1. 1280/1864., BOA, C. DH, 115/5748-1. 1280/1864., BOA, C. DH, 115/5748-2. 1280/1864., BOA, ML. MSF. d. 17110, 17482, 17589, 17526., Nakleden: Nevzat Sağlam, Arşiv Belgelerine Göre Canik'te Çerkes Muhacirler ve İskânları (Erişim: 21.12.2018)

[13] Kılıçdede Sahil-Kumluk, Kürt Irmağı mülteci kamplarını tanımlayan çizim Osmanlı arşiv bilgilerini gün yüzüne çıkaran araştırma yazılarından edindiğim bilgilere göre temsili olarak tarafımdan çizilmiştir. Karadeniz üzerindeki kesik (- - - ) çizgili sınır şimdiki sahil sınırlarıdır. Bu sınırlar son 45-50 yıl içinde denizin doldurulması ile oluşmuştur. Mert Irmağının ve Kılıçdede Mezarlığı’nın fotoğraflarının alındığı linkler:

http://wowturkey.com/t.php?p=/tr339/Cetin_KOSAR_mertimak1890yili.jpg

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=76637&start=5 (Erişim: 15.03.2019)

[14] Bugün Irmak Tekel Yaprak Tütün Bakım ve İşletme Atölyeleri Merkez Müdürlüğü yerinde Samsun Adliye Binası bulunuyor.

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=76637&start=5 (Kaynak: Baki Sarısakal)

Samsun Irmak Tekel Yaprak Tütün Bakım ve İşleme Atölyesi (Erişim: 15.03.2019)

[15] Kılıçdede İlkokulu’nun ilk adı “Irmak Mektebi”dir. Mektep, 1904 yılında Kırım Muhacirlerinin iskân edilmesiyle oluşturulan Kılıçdede Mahallesi’nde yapılmıştır. Okulun ismi yıllar içinde üç-dört kez değiştirilmiştir. Daha geniş bilgi için bkz.: http://ilkadimilkokulu.meb.k12.tr/icerikler/okulumuzun-tarihcesi_2045997.html (Erişim: 30.05.2019)

[16]Mezardan çıkan kafatasları, ilkokulun bahçesine konulmuştu.” Nermin Ercan’ın beyanatı. 29 Kasım 2016.

[17] Seyyid Kutbiddin Cami ve Türbesi (Erişim: 30.05.2019)

[18] Araştırmacı Baki Sarısakal’ın beyanatı.

[19] Kavak nahiyesindeki iskân merkezleri: Bükceğiz, Sıralı, Karlı, Karapınar, Çarıklıbaşı, Germiyan, Yenitoptepe, Kapıhayat, Çataltepe, Asarcık-Biçincik, Hisariye, Karamuk, Kıtlık, Meşelik, Sakızlık.

[20] Bafra kazasındaki iskân merkezleri: merkez, Ballıca (Engiz), Çamca, Çigara, Darboğaz, Dikencik, Gazibeyli, Hariz, İlyaslı, Kalaycılı, Karaburç, Karıncak (Kağıncak), Kaygusuz, Keresteci, Koşu, Kuşçular, Lengerli, Sarıköy, Türbe, Alaçam nahiyesine bağlı köyler: merkez, Karlı, Sarılık, Soğukçam, Yenice, Zeytinköy.

[21] Çarşamba kazasındaki iskân merkezleri: merkez, Aşağıçerkezler, Aşağıdikencik, Aşıklı, Beylerce (Tekfurmeydan), Bölmeçayır (Manamut), Çelikli (Gömen), Çerçiler, Dikbıyık, Durakbaşı (Alagir), Epçeli, Gölceğiz, Hacılıçay, Hamzalı, Irmaksırtı, İğnelik, Karakulak, Karamustafalı, Kızılot, Köklük, Kurtahmetli, Melik, Otluk, Paşayazı (Çaçil), Sofalı(Seyfeli), Tepealtı, Turgutlu, Vakıfköprü (Vakıfköy), Yukarıçerkezler, Tilkili.

[22] Terme kazasındaki iskân merkezleri: Hülya, Küreküs, Merkez, Şeyhli, Terme -Akçaynahiyesine bağlı köyler:Alişar, Doğan Avcı, Elmaköy, Emiryusuf, Hüseyin Mescidi, İmanalisi, İnebeli, Karabahçe, Karamahmud, Koyunlu, Köybucağı, Kumcuğaz(Kumcağız), Aşağıgerfi (Ortagerfi), Sakarlı, Sancaklı, Saray, Süleymanlı, Tutbıçağı, Yenicami.

[23] Ünye kazasındaki iskân merkezleri: Döşemedibi, Cevizdere, Ortaçokdeğirmen (bugün Kumru ilçesine bağlı).

[24] Niksar nahiyesindeki iskân merkezleri: Asar(Asarcık), Hacılı, Musapınar, Camidere, Şahnalan.

[25] Amasya sancağı merkez kazasındaki iskân merkezleri: Eskikızılca, Musaköy, Selimiye, Gözlek, Yeşiltepe, İlgazi, Konuralan( bugün Göynücek ilçesine bağlı).

[26] Lâdik kazasındaki iskân merkezleri: Ahmetsaray, Arslantaş, Daldere (Kürtlü), Hasırcı, Hasırcı, Hızarbaşı, Kızılsini, Merkez, Soğanlı.

[27] Havza kazasındaki iskân merkezleri: Ağcamahmud, Arslançayırı, Bekdiğin, Belek, Boyalıca, Çakıralan, Çeltek, Daşoluk, Dere, Derehoy, Döşemetaş (Uluçal), Dündardibi, Elmacık, Emir, Gelincik, Gürün (Kürümköy), Halbaba, Hurdaz(Cevizlik), İshakyeri, Kal’a, Kamlık, Karabük, Karacavirantaş, Karagöçmiş Çiftliği, Karahalil, Karameşe, Karga, Kayacık, Kemerez(?), Kerem, Kıroğlu, Kidirli, Kocapınar (Hilyas), Lergöğe, Merkez-Menduhiye Mahallesi, Meryemdere, Mismilağaç, Mürsel, Orhaniye (Karataş), Salariç, Sivrikise, Susuz, Şeyfsafi, Şeyhler, Turnik, Yavicek, Yenice, Yukarıyavucak.

[28] Vezirköprü kazasındaki iskân merkezleri: Ağcaalan, Ağcayazı (Üçgöz), Alanbaşı, Alçaklı, Baklaköy, Başfakı (Başbak), Bekteş, Beşpınar (Çakal), Çersiyen (Çamlıkonak), Doyuran, Duruçay, Eşboğ, Halilbaba (Halbaba), İshakyeri, Kadıçayırı, Kaplancık, Aşağınarlı, Çeltek, Kavakpınarı, Köprübaşı, Kületek, Merkez, Ortaköy, Yarbaşı.

[29] Gümüşhacıköy kazasındaki iskân merkezleri:Kutluca (Kutu), Hamamözü (Mülteciler 1887 yılında kamplarda kalmadan direkt bölgeye yerleşmişlerdir.)

[30] Merzifon kazasındaki iskân merkezleri:Şucaiye(Aşağıbük), Ferahiye(Ortabük), Kuşadiye(Yukarıbük), Yuvala(Esentepe), Muhacir(Yenice).

Mültecilerin daimi statüde iskân edildiği Havza kazası köyleri: Karacavirantaş, Karga, Karagöçmüş Çiftliği, Kamlık, Kal’a, Lerdöğe, Karahalil, Turnik, Şeyhler, Belek, Elmacık, Çakıralanı, Kidirli, Derehoy, Dere, Sivrikise, Şeyhsafi, Kerem, Susuz, Emir.

[31] Mecidözü kazasındaki iskân merkezleri:Fakıahmet, Söğütyolu, Vakıflar, Zenun (Danun).

[32] Erbaa kazasındaki iskân merkezleri:İverönü, Kızılçubuk, Fındıcak, Hacıali, Kozlu, Meydandüzü, Canbolat, Gökbel, Oğlakçı, Kavalcık. (Erbaa, 1879’dan itibaren Tokat sancağına bağlanmıştı.)

[33] Aziziye sancağı yani “…bugünkü Pınarbaşı, 19. asrın ilk yarısında Sultan Aziz döneminde ‘Aziziye’ ismiyle kurulmuştur. Başbakanlıkta bulunan Devlet Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndaki 7 sefer 1278 tarihli belgeye göre ‘1861 tarihinde Mesudiye ilçesi Örenşehir ’in Pınarbaşı adlı yerde bulunan boş mahallede bir kasaba iskâna açılarak, Muhacirlerden de bir kısmını oralara yerleştirilmesini istemesi ile Müstakil liva (sancak) olarak kurulan ilçeye Aziziye adı verilmiştir’…”, “…Aziziye sancağına; Viranşehir (Örenşehir), Kaynar, Sarız, Zamantı, Sarımsaklı, Bünyan, Akkışla, Sarıoğlan, Toklar Nahiyeleri, Darende, Gürün, Göksun ilçeleri ile Kangal ve Şarkışla’nın bazı köyleri bağlanmıştır…” http://www.kayseripinarbasi.gov.tr/tarihi-seruven (erişim: 29.05.2019)

[34] “…Çerkeslerin Samsundan daimi iskân bölgesine kadar yapacakları yolculukta rahatlarını temin etmek amacıyla kendilerine yardımcı olmak için hayvan tedarik ediliyor; dilini anlamadıkları bir ülkede, yolunu bilmedikleri topraklara giden Çerkeslere gerekirse mihmandarlarda eşlik ediyordu. Ayrıca yolculuk esnasında ihtiyaçlarının karşılanması için, 15 yaşından büyüklere 2 kuruş, küçüklere ise 1 kuruş yevmiye verilmekteydi…” “…İskan edilecekleri bölgelere gönderilecek olan Çerkesler zaman zaman iskân yerlerini beğenmeyip ellerindeki iskân olunacakları yeri belirten pusulaları yok edip, arzuladıkları yönde kabile olarak topluca iskân edilebilecekleri arazi talep ediyorlardı. Bu tür taleplerin de çözümü genellikle kabile reislerinin bizzat İstanbul’a gidip, muhacirin komisyonu yetkilileriyle görüşmeleriyle sağlanıyordu. Bu görüşmeler sonucunda çıkan karar genellikle yerli ahaliye zarar vermedikçe Çerkeslerin istedikleri yerlere iskân edilmesi şeklinde sonuçlanmaktaydı…” Daha geniş bilgi için bkz.: İpek, “Kafkaslardaki Nüfus Hareketleri”, 296-300.

© KKC 100. Yıl