DİASPORANIN VAROLMA MÜCADELESİ VE BARİYERLER ÜZERİNE (3)
“Kafkasya halkları siyasi bağımsızlık mücadelelerinde
sadece kendilerine güvenmelidirler.”[1]
Ahmet TSALIKKATI
Türkiye’nin 1945 yılıyla birlikte girdiği çok partili rejim kulvarı ve çekingen demokratikleşme adımları[2], “yeni bir ulus” hedefli tek tipleştirme cenderesinin maddi ve manevi ağır hasarlarıyla yaşama tutunmaya çalışan Türkiye toplumuna tünelin ucunda ışık görme ihtimalini vermişti. Ama dil, kültür, inanç, politik duruş, yaşam tarzı vb. farklı özellikleri ve beklentileri olan tüm toplum katmanlarını da, etkileri, sonuçları ve mirası bugünlere kadar gelen mücadele süreci bekliyordu.
Fiziksel ve zihinsel bariyerlerin kuşatması altında örgütlü yaşamı sıfırlanmış, diaspora olma özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiş Kuzey Kafkasyalıların, 1950’li yılların başına kadarki sosyo-kültürel ve politik yaşam sürecini, ulusal anlamda “bitkisel hayat” olarak tanımlayabiliriz. Kuzey Kafkasyalılar ilk yaşama dönüş belirtilerini konjonktürel dayatmaların ve fırsatların eşiğinde 1951 yılı içinde vermeye başlamıştır. Osmanlı - Kuzey Kafkasya diasporasının artık silikleşmeye başlamış sosyo-politik kolektif hafızasını halen bünyesinde barındırabilen İstanbul’da, “Kafkas” isimli ilk örgütlü yapı, apolitik buldukları “Dosteli Yardımlaşma Derneği”nden[3] ayrılan üyelerce, “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği” adıyla kurulmuştu. Derneğin kurucuları başta Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin eski yöneticileri olmak üzere ağırlıklı olarak 1922 ve 1945 sonrası Türkiye’ye yerleşen Kuzey Kafkasyalı politik mültecilerdi. 17 kişilik kurucular listesinde KKC’nin 2. Devlet Başkanı Pşımaho Kotse ile birlikte, Aytek Namitok, Wassan Giray Cabağı ve Said Şamil gibi tanınmış kişilikler vardı. Dernek ismindeki “Türk” takısını 22 yıl sonra ancak 1973 yılının 6 Mayıs’ında kaldırabilen bu örgütlü yapının hayat hikayesi[4], 1952 yılının Ekim ayında “Dosteli Yardımlaşma Derneği”ni kapatan üyelerce yeniden kurulan “Kafkas Kültür Derneği”nin[5] ve sonraki derneklerimizin içinden geçtikleri biçimlendirici sosyo-politik atmosferi olanca acımasızlığıyla bize hatırlatmaktadır.
Cumhuriyet döneminin bu ilk örgütlü yapılarının 1950’li yılların başlarındaki sosyo-kültürel çalışmaları ve edilgen politik duruşları hakkındaki ilk yazılı kayıtlara, dönemin Türkiye’deki tek süreli yayını olan “Kafkas” dergisinin sayfalarında rastlıyoruz. Yayın hayatına atıldığı 1953 yılı Ocak ayından itibaren özellikle “Kafkas Kültür Derneği” odaklı bir yayın çizgisi takip eden “Kafkas” dergisi, örgütlü yaşamımızın sadece bir yüzü hakkında -yetersiz de olsa- bir miktar bilgi vermektedir. Kadro/üye profili, 1864 sürgününün Türkiye doğumlu travmatik torunlarından oluşan derginin, özellikle başyazılarındaki politik duruş, hem derginin hem de dernek çevresinin fiziksel ve zihinsel bariyerlerle dumura uğratılmış düşünsel mantalitesini izlememiz açısından oldukça açıklayıcıdır.
1953 yılı Ocak ayından Aralık ayına kadar “Kafkas” dergisinin sahibi ve başyazarlığını yapan İsmail Ziya Bersis’in, tek tipçi jakoben devlet aygıtına ve resmi ideolojiye eklemlenmiş başyazıları hüzün vericidir. Kuzey Kafkasya merkezli bağımsız politik bilincin esamesinin okunmadığı bu yazılar, örgütlü yaşamımızın cumhuriyet döneminin bugüne kadar gelen teslimiyetçi ve statükocu çizgisinin ilk işaret fişekleri gibidir.
İzzet Aydemir’in “Türkiye'ye demokrasinin geliş tarihi olan 1950 yılında, ilk özgürlük eylemine geçen düşünür”[6] olarak selamladığı İsmail Ziya Bersis’in “Kafkas İdeali”[7] adlı başyazısındaki; “Çünkü biz herşeyden evvel Türküz ve Türkiye’nin ali menfaatini her şeyin üstünde görürüz. Biz devletimizin ve hükümetimizin tuttuğu siyasetin taraftarı, cumhuriyet ve demokrasi rejiminin ve onun inkılaplarının alemdarıyız” satırları, fiziksel bariyerlerin gölgesi altındaki nesillerin zihniyet dünyasının, yeni manevi bariyerlerle nasıl yeniden biçimlendirildiğinin göstergesidir.
Etkilerini bugünkü kuşaklarda dahi gördüğümüz biçimlendirme süreci, sadece tüm alanları kapsayıcı bir ideolojik eğitim ile sınırlı değildi. Tek bir kalıba sığmamaya direnen zihinlere çeşitli biçimlerde verilen korku, umutsuzluk ve yılgınlık duygusuyla biçimlendirme tamamlanmıştı. Turhan Yavuz Marşan’ın yine “Kafkas” dergisindeki “Bir Hemşehriye Cevap” adlı yazısındaki endişelerin ve gerekçelerin içeriği Türkiye toplumunun geçtiği çeyrek asırlık korku tünelini çok iyi resmetmektedir; “Geçenlerde, evvelce dergimize abone yazdığım bir hemşehrimle görüşürken ‘beni dergiye abone yaptın amma başımı derde sokmuş olmayasın’ tarzında bir endişe izhar etti. Bu endişe, Komünizm, Irkçılık, Turancılık ve irticai mahiyette son senelerde toplanan, kapatılan ve kanuni takibata uğrayan neşriyattan doğuyor.”[8]
“Kafkas” dergisinin sayfalarında “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği”nin çalışmaları ve politik duruşu hakkında yeterli bilgi görülmemektedir. Okuyucular KKTKYD ismini dergi sayfalarında, sadece seçkinci bir yapı görünümündeki "Kafkas Kültür Derneği” ile girdiği polemikler sayesinde görebildiler.[9] “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği”nin çizgisini izleyebileceğimiz materyallere ise ancak 1951 Ağustos’undan itibaren Münih’te yayın faaliyetinde bulunan “Kafkasya (Der Kaukasus)”[10] dergisi sayesinde ulaşabiliyoruz.[11]
KKTKYD’nin çizgisini tayin eden kurucu üyeler, ağırlıklı olarak Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlık mücadelesinin bayraktarlığını yapmış, entelektüel seviyeleri ve politik deneyimleri yüksek kişiliklerdi. Ve tüm çabalarının merkezinde hatıralarının sıcaklığını kalplerinde taşıdıkları Kuzey Kafkasya bulunuyordu. 1864 sürgünü kuşakların Türkiye doğumlu torunlarının maruz kaldığı gibi “yeni bir ulus” hedefli biçimlendirme taarruzundan etkilenmemişlerdi. Fakat bu durum, Wassan Giray Cabağı (1961), Pşımakho Kotse (1962) ve Aytek Namitok (1963) gibi otorite kişiliklerin 1960’lı yılların başında vefat etmesi üzerine değişmeye başlamıştı. Derneğin ikinci derecede etkili üyeleri 1945 sonrası Türkiye’ye yerleşen politik deneyimleri zayıf ya da apolotik Kuzey Kafkasyalı mültecilerdi. Sovyet-Rus sisteminin ve 2. Dünya Savaşı’nın tüm zihinsel travmalarını üzerlerinde taşıyan bu nesil KKTKYD’nin faaliyetlerini sürdürecek performansı gösteremediler ve süreç içinde dernek çevresinde toplanmaya başlayan Türkiye doğumlu “hemşehri”lerine bayrağı devrettiler.[12]
1953 yılı sonunda İsmail Ziya Bersis'in ölümü nedeniyle kapanan “Kafkas”ın yayın çizgisi, derginin kadrolarınca peş peşe çıkarılan iki dergi ile sürdürülmüştür. 1954-1956 yılları arasında yayınlanan “Kafkas Mecmuası”ını, 1957-1962 yılları arasında “Yeni Kafkas” dergisi takip etmiştir. Bu dönemde zihniyet dünyamıza hakim olan İsmail Ziya Bersis kuşağının statükocu davranış kodları, bu yayın organlarınca da devam ettirilmiştir. “Kimin arabasına binmişse onun türküsünü söyler” (Зику исым иорэд къырэгъаІо –Ziku yisım yiwored qırégha’o)[13] mealli Adige atasözümüz ile sosyo-kültürel yapımızda da bir karşılığı olduğunu bize hatırlatan bu düşünce biçimi, maalesef örgütlenme yaşamımız içinde bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. “Yeni Kafkas” dergisinin sahibi Dr. Vasfi Güsar’ın “Yeni Yıla Giriş Münasebetiyle” adlı başyazısından bir bölüm, zihinlerimizi çevreleyen bariyerlerin tüm tortusunu göstermektedir: “…Dergimizle insan haklarını, demokrasi rejimlerini, ecdadımızın toprak olduğu, halen de hemşerilerinin yaşadığı Kafkasya’nın bugün düştüğü mustarip hallerini dünyaya bildirmek ve aziz Türkiye’mizin tuttuğu güzel siyaseti haklı olarak överek milli birliğe ve milli mücadeleye yardım ile daima hükümet emrinde bulunmak en büyük arzu ve emelimizdir...”.[14] Korku tünelinde büyümüş bir kuşağın, her devrin iktidarına râm olmasını örnekleyen iki yazıya da 1959 ve 1960 yıllarında rastlıyoruz. Dönemin başbakanı Adnan Menderes’in içinde bulunduğu Türk heyetinin 17 Şubat 1959 tarihinde Londra yakınlarındaki Gatwick Havalimanı’nda geçirdiği uçak kazasını okuyucularıyla üzüntü ile paylaşan ve Adnan Menderes’den “aziz başvekilimiz” diye bahseden “Yeni Kafkas” dergisinin,[15] Menderes’i iktidardan uzaklaştıran ve sonra da idam eden 27 Mayıs cuntasına; “…27 Mayısta Türk vatanı yüz senelik çileden sonra ilk ve hakiki hürriyetine kavuşuyor ve muhteris bedbahtlar yine ilk defa diktatörlere ibret dersi oluyor. Vatanı ve hürriyeti kurtarma şerefi aziz Türk ordusuna ve onun başbuğu Orgeneral Cemal Gürsel'e müyesser oluyor. Var olsun Kahraman Türk Ordusu...”[16] diyerek selam durması son derece çelişkili ve hazindir.
Kuzey Kafkasyalıların fiziksel ve zihinsel bariyerlerini pekiştiren bir başka etken de “Soğuk Savaş” atmosferidir. 1947 yılından itibaren başladığı varsayılan bu süreç, 1951 yılına kadar tüm dünyayı etkisi altına almış, 1963 yılından sonra da “Yumuşama Dönemi” denilen yeni bir sürece evrilmişti. İstanbul merkezli iki derneğimiz (KKTKYD ve KKD) ve faaliyet kulvarına 1961 yılında katılan Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği,[17] “Soğuk Savaş” rüzgârlarını en fazla hisseden örgütlerimizdir. Bu paranteze Münih merkezli çalışan ve bir ayağı da İstanbul ve Ankara’da olan “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi”ni de eklemek gerekir. Batı ve Doğu bloklarının karşı propaganda çalışmalarının manipülasyonları altında tercihini Batı bloğundan yana yapan örgütlerimiz kuşatıcı ve kısırlaştırıcı sürece teslim olmuştur. Batı’da yayınlanan haber ve makaleler aynen alıntılanarak genellikle yorumsuz olarak okuyuculara aktarılmıştır.[18] Fikir üretme konusunda oldukça yetersiz bir kadroya sahip olan dergilerin, Kuzey Kafkasya merkezli makale alıntılama yöntemi, uzun yıllar boyunca yaptıkları zorunlu bir tercihti. Özellikle “Kafkas Dağlıları Halk Partisi”nin ve “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi”nin süreli yayınlarından yapılan alıntılarla dergi içeriğinin büyük bir bölümü dolduruluyordu. Fakat bu süreçte dergilerimiz için son derece çelişkili ve absürt bir durum da vardı. Avrupa’da yayınlanan dergilerimizden hem alıntı yapılıyor hem de alıntı yapılan bu süreli yayınların resmi/gayri resmi sahibi olan örgütlerimiz acımasızca eleştiriliyor ve hatta jurnalleniyordu; “…Yabancı memleketlerde kurulmuş olan derneklerin neşir vasıtaları olan organlarda çıkan enteresan yazıları me'hаz göstererek iktibas ediyorduk. Fakat son çıkan dergilerden öğrendiğimize göre Kafkas davasını istismar eden bazı zümrelerin yüzünden aralarında çıkan ihtilâflar dolayısı ile Birleşik Devletlerin emniyet ve itimatlarını kaybettirmiş olmaları bizi de tereddüde düşürmüş Sterling ve Dolar peşinde koşan siyaset bezirganlarının takip etmekte oldukları siyaseti takbih etmeğe bizi mecbur etmiştir...”, “…Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde yapılan ferdi teşebbüslerin şahsi menfaat peşinde koşan bir kısım avantüriyelerin ve maceraperest kimselerin teşebbüslerinden başka bir şey olmadığına inanıyor ve biz Türkiye’deki Kafkasyalıların canla başla inandıkları Türkiye Cumhuriyeti’nin sağduyusuna ve siyasetine dayanıyoruz…”.[19]
“Soğuk Savaş”ın “Yumuşama (Detant) Dönemi”ne evrildiği 1963 yılından sonra, süreli yayın bayrağını yeni iki dergi devralmıştır. Bunlar, kısa bir süre Ankara'daki "Kuzey Kafkasya Kültür Derneği"nin yayın organı olarak da görev yapmış olan Mayıs 1964 çıkışlı “Kafkasya” dergisi ve Ağustos 1964 çıkışlı “Birleşik Kafkasya” dergisidir. “Kafkasya” dergisi daha yoğun olmak üzere her iki derginin de kadroları artık ağırlıklı olarak 1864 sürgünü neslin torunlarından oluşuyordu. Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı sonrası izlenen yeni sosyo-ekonomik politikaların da etkisiyle köylerden şehirlere başlayan göç dalgası, 1960’lı yılların başında büyük oranda köylerde yaşayan Kuzey Kafkasyalıları da etkilemiş, şehirlere göçlerini hızlandırmıştı. Bu göçlerin ilk kafileleri genelde büyük şehirlere üniversite eğitimi için gelen gençlerdi. Kırsal kesimden büyük şehirlere mahalli kültürleri ile gelen genç kuşaklar, kentsel değerler ile uyum konusunda sıkıntılar yaşadılar ve kentlileşme sorunu ile yüzleşmek zorunda kaldılar. Kent ortamında daha da belirginleşen asimilasyon tehdidi altında etnik kimliklerini yeniden keşfeden ve endişeye kapılan üniversite öğrencileri, hem kendilerine sığınak olabilecek Kafkas derneklerine, hem de ağırlıklı olarak sosyo-kültürel sorunlarına çözüm sunduklarına inandıkları değişik ideolojik hareketlere yönelmişlerdi. Dönemin dernek yapılarının statükocu mantalitesi çözüm arayışındaki genç kitleye hiçbir zaman umut vadetmedi ve bu iki kuşağın arası hep sorunlu ve gerilimli kaldı. Genç kuşağın büyük bir kısmı yeni alternatif arayışların peşinde başka odaklara sığınırken, bir kısmı da her şeye rağmen dernek çatıları altında kalmaya devam ettiler. Öncelikle İstanbul merkezli iki derneğin üye ve taban profilini etkileyen bu süreç, göçlerden etkilenen başta Ankara olmak üzere tüm büyük şehirlerde de yeni derneklerin oluşmasına katkı sağlamıştı.[20] İstanbul derneklerinin (özellikle Kafkas Kültür Derneği) örnek alındığı bu dönemde kurulan yeni yapılar, tipik modern öncesi aidiyet referanslarına dayanan “hemşehri dernekleri” idiler.[21] İstanbul ve Ankara merkezli üç derneğin dışındaki derneklerin ve kadrolarının çalışmaları ile zihniyet yapıları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Dönemin iki dergisine yansıyan haberler, nitelikli kadroları olmayan taşra derneklerinin yapabildikleri kültürel faaliyetleri İstanbul ve Ankara derneklerinin desteği ile yaptıklarını gösteriyor.
1964 Ağustos’unda yayın hayatına başlayan “Birleşik Kafkasya” dergisinin yayın çizgisini, resmi bağları olmasa da -aynı fikirsel iklimi ve kadroları paylaştıkları için-“Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği” içinde kabul edebiliriz. Dergi, KKTKYD çalışmaları hakkında bize çok kısıtlı da olsa bilgi verir. Hem derginin hem de derneğin kadro yapısı da artık çok büyük oranda 1864 sürgünü neslin torunlarından oluşmuştu. Bu kadro da, “Soğuk Savaş” atmosferinin ve Türkiye iç siyasetinin -farklı kutuplar gibi görülse de- aynı jakoben mantaliteye sahip ideolojik kamplaşmasında saf tutmaktan kurtulamadı. Türkiye’nin Türkçü/Turancı politik örgütleriyle kurulan koalisyonun, 1960’lı yılların ortasından itibaren dergi ve dernek kadrolarının büyük bir kısmının bu politik kutuplar içinde erimesine ve derginin de bu nedenle Temmuz 1967'de yayınına son vermek zorunda kalmasına yol açtığını söyleyebiliriz. ("Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği", “Birleşik Kafkasya” dergisinin boşluğunu üç yıl sonra 1970 yılı Ağustos ayında “Kuzey Kafkasya” adlı bir dergi çıkararak doldurmuştur) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk on yılı içinde asimilasyon ve sindirme operasyonlarının koçbaşlığını yapan Türk Ocakları'yla ve MTTB gibi dönemin Türk milliyetçisi örgütleriyle ortak çalışmalar yapmak, bu camianın ve kadroların zihniyet dünyasının nasıl da devşirildiğinin hazin göstergeleridir.[22] Ayrıca “Birleşik Kafkasya” dergisinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural’ın emrini![23] yayınlaması gibi örnekler de statükocu davranış kodlarının sadece İsmail Ziya Bersis kuşağına has bir politik sapma olmadığını göstermektedir. Bu realite, tek tipçi jakoben devlet aygıtınca ayrımsız bir şekilde biçimlendirilen dönemin tüm dernek kadrolarının ve örgütlü yaşamın dışındaki tüm köy kökenli ve düşük eğitimli Kuzey Kafkasyalıların genel durumunu yansıtmaktadır.
1964 Mayıs’ında yayın hayatına başlayan “Kafkasya” dergisi de başta Ankara "Kuzey Kafkasya Kültür Derneği" olmak üzere dönemin diğer aktif derneklerinin çalışmalarını ve politik çizgilerini izlememiz açısından birçok materyal sunmaktadır. Ayrıca derginin, “Bolşevik Rusya” ile “Kemalist Türkiye” arasında 16 Mart 1921 yılında Moskova’da imzalanan “Dostluk ve Kardeşlik Sözleşmesi” ile çekilen çift taraflı fiziksel bariyerlerin yıllar sonra aralanmasına vesile olan “Yumuşama (Detant) Dönemi”nin ve SSCB-TC yakınlaşmasının[24] etkisiyle, kadro niteliği ve yayın çizgisi açısından kabuk değiştirmeye başladığını gözlemleyebiliriz.[25] “Kafkasya” dergisi, özellikle dönemin dernek yönetimlerinin statükolarını aşamayan, büyük oranda jakoben mantaliteye sahip sosyal demokrat ve sosyalist hareketlerden[26] çözüm devşirmeye çalışan gençler için çekim merkezi olmuştu. Bunun yanı sıra derginin çekim alanına Suriye ve Ürdün’den Türkiye’ye okumaya ya da çalışmaya gelen Kuzey Kafkasyalı bazı gençlerin de girdiğini belirtmek gerekmektedir.[27] “Kafkasya” dergisi çevresinde oluşmaya başlayan bu sinerji, örgütlü yaşamımızın sonraki yıllarına damga vuracak yeni bir kadronun ilk misyonerlerini oluşturacaktır.
“Kafkasya” dergisi SSCB-TC yakınlaşmasını ve “Demirperde”nin aralanmasını çeşitli makaleler ile büyük bir içtenlikle desteklemiştir. Derginin sahibi İzzet Aydemir’in başyazıları, Awubla müstear ismiyle yazan Ömer Büyüka’nın “Türkiye’nin Kafkasya’yı Tanıma Zorunluluğu” ve C. Lu müstear ismiyle yazan Ceyhan Çelikcan’ın, “Yeni Ufuklara Doğru” makaleleri[28] buna verilebilecek ilk örneklerdendir. Kabardey-Balkar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile dolaylı ya da direkt kurulan ilişkiler sayesinde kitap, dergi, gazete vb. kültürel ve politik materyallere ulaşılmaya başlanmış ve dergide tanıtım haberleri yayınlanmıştır.[29] Bu yayın akışı, Kuzey Kafkasya’nın sosyo-kültürel ve politik güncel durumu hakkında -totaliter Sovyet sisteminin ideolojik penceresinden sunulan- bilgiler içeriyordu ama dergi çevresi için bu çok da dikkate alınmamış gözüküyordu. Onlar için öncelikli olan, öyle ya da böyle anavatan ile ilişki kurulması idi. Ayrıca dergi çevresinde kümelenmeye başlayan üniversite gençliğinin sosyalist ideolojiye hayranlığı ve naif idealizmiyle de örtüşüyordu. Bu süreç içinde derginin ve kadrosunun sosyo-politik çizgisinde, tam da Sovyet sisteminin “Ulusal Hareketleri Sovyetleştirme Politikası”[30] paralelinde gözle görülür bir değişim yaşanmıştır. “Kafkasya” dergisinin makale, anı ve haber yazılarında bunların izlerini bulabiliriz. Fiziksel bariyerlerin aralandığı bir süreçte bu trajik durum; 1920’li yıllardan itibaren diasporayı biçimlendiren Ankara merkezli statükocu zihniyetin oluşturduğu zihinsel bariyerin yanı sıra, Moskova merkezli statükocu zihniyetin hayaletini de ete kemiğe büründürerek, ikinci bir zihinsel bariyerin inşasına yol açmıştır.
“Kafkasya” dergisi çevresi, 1960’lı yılların ortalarından itibaren artık Kuzey Kafkasya’yı işgal ve sömürge altında tutulan bir yer olarak görmüyor, özerk cumhuriyetler ve bölgeleri, statüleri SSCB anayasası ile güvence altına alınmış “özgür vatan parçaları” olarak kabul ediyordu. İzzet Aydemir, “Kuzey Kafkasya Herkesten Önce Kuzey Kafkasyalılarındır” adlı başyazısında Adige halkının 3-4 parçaya ayrılmış yapay idari birim manzarasını haklı olarak eleştiriyor ama konuyu tartıştıkları bazı yetkili yöneticilerin; “…bu sistemin eskiden ve bazı politik ve stratejik nedenlerle uygulandığını, fakat bundan böyle bir uygulamaya ihtiyaç olmadığını, Sovyet anayasasının her millete istediği şekilde yaşama yetkisi verdiğini, eğer Kuzey Kafkasya’da yaşayan Adigelerin isterlerse bir araya gelmelerinin mümkün olduğunu söylediler…” şeklindeki yanıltıcı ve göz boyayıcı cevaplarına başyazısında yer vermekten de geri durmuyordu. Dış politika vitrinini süslemeye yönelik SSCB propagandalarını “uzun devreli bir barış taarruzu” olarak algılayan İzzet Aydemir, Kuzey Kafkasyalıların kolektif hafızasında derin bir öfkeyle saklanan “Çerkes - Rus düşmanlığının” katılığını kaybettiğine hükmediyordu.[31]
“Kafkasya” dergisi çevresinin1966 yılına kadar en azından ihtiyatlı durdukları SSCB’nin“Anavatana Dönüş” ve “Sovyet Vatandaşlığına Geçiş” kampanyalarını,[32] muhtemelen temasa geçtikleri Kabardey-Balkar’lı ve Suriye’li hemşehrilerinin ikna edici propagandalarıyla desteklemesinin, bu çevrenin yaşadığı zihinsel kırılmayı yeni bir evreye soktuğunu söyleyebiliriz. “Anavatana Dönüş” miti her diasporanın temel karakteristik özelliklerindendir. Kuzey Kafkasya’ya dönüş düşüncesi de Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nden, dönemin derneklerine kalan bir politik hedef ve mirastır. Ama bu düşüncenin olmazsa olmazı; anavatan Kuzey Kafkasya’nın işgal ve sömürgeden kurtarılmasının, özgürlüğüne kavuşturulmasının akabinde, diasporaların anavatanda tekrar toplanmasıdır. “Kafkasya” dergisi çevresine kadar bu düşünce az çok tüm örgütlerce benimsenmişti. Rezzan Dinçer’in 1965 yılında yayınlanan “Döneceğim” şiiri buna güzel bir örnektir.[33] SSCB’nin“Anavatana Dönüş” ve “Sovyet Vatandaşlığına Geçiş” kampanyalarının aldatıcı büyüsüne kapılan “Kafkasya” dergisinin, “Özgür Kuzey Kafkasya’ya Dönüş” düşüncesini mutasyona uğratarak “sığınmacı” bir retoriğe hapsettiğini söyleyebiliriz. “Kafkasya” dergisi, Haziran 1975'te çıkan 48. sayısıyla yayın hayatına son verene kadar bu çizgisini korumuştur. “Kafkasya” dergisi, açtığı yeni yolda yalnız da kalmamıştır. Derginin yayın yaşamının ilk altı yılında oluşturulan “rahle-i tedrisat”ta yetişen yeni bir kuşak, İstanbul’da 1970 yılının Haziran ayında Kamçı adıyla bir aylık siyasi gazeteyi yayın hayatına sokarak “Kafkasya” dergisinin açtığı yolu tahkim etmiştir. Sovyet Rusya kamu diplomasisinin mankurtlaştırdığı bu kuşağın kaderinin, Nobelli yazar Doris Lessing’in[34] kaderi ile ne kadar örtüştüğünü, 2000’li yılların başlarına kadar süren aktif yayın sürecini yakından incelediğimizde daha iyi anlayacağız.
Devam Edecek…
Duğ Orhan DOĞBAY
30.09.2019 / Samsun
[1] Tambiy Elekhotı,“Ahmet Tsalıkkatı (Tsalikov)” Gortsı Kavkaza (Kafkasya Dağlıları) Dergisi, No 1, Paris, 1929.
[2] Asaf Savaş Akat bu süreci; “toplumu iç dinamiğini, toplumsal güçlerin talep ve mücadelelerini yansıtmayan ‘dışarıdan’ belirlenmiş bir olay” olarak tanımlar. Akat, “İdris Küçükömer’in Mirası” adlı anı/armağan temalı yazısında sözlerine şöyle devam eder: “ … Hatta, işin özünde ciddi bir demokrasiye geçiş niyetinden söz etmek zordur. Dışarının gözünü boyamayı, savaşı kazanan demokrasi cephesine, Türkiye’nin savaş öncesi ve savaş boyunca iç ve dış politikasında, mağluplarla yakınlıklarını unutturmayı amaçlayan bir kozmetik operasyon amaçlanmıştı. Devrin yöneticileri, seçimleri kazanmasa da Batı’yı tatmin edecek kadar bir muhalefet beklentisi ile bu operasyona girişmişlerdi…” “İdris Küçükömer”, Editör: Ahmet Güner Sayar, (Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2008), 28.
[3] “Dosteli Yardımlaşma Derneği” 1946 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Üye profili 1864 sürgünü sonrası Türkiye’de doğan, 1922 ve 1945 sonrası Türkiye’ye yerleşen politik mülteci Kuzey Kafkasyalılar ve Azerbaycanlılar tarafından oluşturulmuştu.
[4] 06.05.1973’de Kuzey Kafkasyalılar Kültür ve Yardım Derneği adını alan Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği, adını 24.01.1988’de Kuzey Kafkasyalılar Kültür Derneği, 1 Aralık 1996’da Birleşik Kafkasya Derneği olarak değiştirmiştir.
[5] “Kafkas Kültür Derneği’nden”, Kafkas Dergisi; Yıl:1, Sayı: 1, Ocak 1953, İstanbul, s:23. - “Kuzey Kafkas Türk Kültür Derneği’nin Yazısı”, Kafkas Dergisi; Yıl:1, Sayı: 3, Mart 1953, İstanbul, s:14-15. Dernek, 27.06.1965 tarihinde yaptığı olağanüstü kongrede bazı tüzük değişiklikleri ile birlikte adını Türkiye Kafkas Kültür Derneği olarak değiştirmiştir. “Dernek Kongre Haberi”, Birleşik Kafkasya Dergisi; Yıl 2, Sayı 5, Ağustos-Eylül-Ekim 1965, İstanbul, s:63.
[6] İzzet Aydemir, “Muhaceretteki Çerkes Aydınları”, (Ankara 1991), 41.
[7] İsmail Ziya Bersis, “Kafkas İdeali”, Kafkas Dergisi; Yıl:1, Sayı: 6, Haziran 1953, İstanbul, s:2.
[8] Turhan Yavuz Marşan, “Bir Hemşehriye Cevap”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 10, Ekim 1953, İstanbul, s:21. Turhan Yavuz Marşan, derginin 11-12. Birleşik sayısında bir düzeltme yazısı ile yazıyı iptal ettiğini belirtse de çekingen tanıklığı yine o dönemin sosyo-psikolojik durumunu iyi yansıtmaktadır. Marşan, yazısının iptal gerekçesini “yazım sehven tashihi yapılmadan dercedilmiş olduğundan artık tashihi imkânsız bir şekilde noksanlıklar ve hatalarla dolu olarak intişar etmiş ve bu suretle manasını ve özünü kaybetmiş” olarak belirtmektedir. Turhan Yavuz Marşan, “Düzeltme”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 11-12, Kasım-Aralık 1953, İstanbul, s:26.
[9] İki derneğin girmiş olduğu polemiklerin ana ekseni dönemin gözde faaliyeti olan “Kafkas Baloları” isminin kullanılmasıyla ilgilidir. Geniş bilgi için bkz.: Toplu İğne, “Hayırlısı”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 1, Ocak 1953, İstanbul, s:17. - “Kuzey Kafkas Türk Kültür Derneğinin Yazısı”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 3, Mart 1953, İstanbul, s:14-15. - Toplu İğne, “Hayırlısı’nı Tekit”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 4, Nisan 1953, İstanbul, s:18. - İsmail Ziya Bersis’in bir başyazısında “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği”nden camianın dışında yabancı bir dernek gibi “İstanbul’da kurulmuş bir Şimali Kafkasya Türk Kültür Derneği” olarak bahsetmesi ilginçtir. İsmail Ziya Bersis, “Dergimizin Oniki Aylık Hesabı”, Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 11-12, Kasım-Aralık 1953, İstanbul, s:2.
[10] “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi”nin gayri resmi yayın organı olan “Kafkasya(Der Kaukasus)” dergisi, KKMK’nin Batı dünyası merkezli politik çalışmalarına odaklı bir yayın organıydı. Dergi 1953 yılının başından itibaren “Birleşik Kafkasya (Vereinigtes Kaukasien)” adıyla “Kafkasya İstiklal Komitesi”nin yayın organı olarak yaşamını devam ettirmiştir.
[11] “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği”nin adını belki de bilinçli olarak tüm haber metinlerinde “Kuzey Kafkasya Kültür Derneği” olarak kullanan dergi, 1952 ve 1953 Şubatında Çeçen-İnguş ve Karaçay-Balkar sürgünlerinin 8. ve 9. yıldönümü münasebetiyle yapılan anma programlarını ve derneğin 1952 yılı 15 Mayıs’ındaki yıllık kongresini okuyucularına duyurmuştu. “Muhtelif memleketlerde yapılan matem merasimi - İstanbul’da.”, Kafkasya (Der Kaukasus), Yıl:2, Sayı: 8, Mart 1952, Münih, s:24. - “Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Kongresi”, Kafkasya (Der Kaukasus), Yıl:2, Sayı: 10, Mayıs 1952, Münih, s:32. - “Mevlûd”, Birleşik Kafkasya (Vereinigtes Kaukasien), Yıl:3, Sayı: 1-2 (18-19), Ocak-Şubat 1953, Münih, s:33.
[12] Kadroların bayrağı devralma sürecini KKTKYD’nin çizgisine paralel yayın yapan “Birleşik Kafkasya Dergisi” başyazısında şöyle açıklar: “…Bugünkü durumda milli dâvamızın yürütülmesi işi, muhacir Kafkaslıların ahfadı olan bizlerin omuzlarına yüklenmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan, dâvamızın önemini ve hassasiyetini derinden duymuş ve idrak etmiş geniş bir kadroya ihtiyacımız vardır. Ancak bu şekildedir ki esir yurttaşlarımızın seslerini dünya efkârına, lâyık olduğu veçhile duyurmak imkânını bulacağız. Özvatanımız Türkiye'nin varlığı, milli davamızın mutlu geleceği için bir teminattır. Bizi büyük ümitlere sevk eden diğer bir husus da, yukarıda (mutlak mevcudiyetini) arzuladığımız şuurlu ve kültürlü kadronun yetişmiş olmasıdır…”[12] Daha geniş bilgi için bkz: “Hedefimiz”, Birleşik Kafkasya Dergisi; Yıl 1, Sayı 1, Ağustos-Eylül-Ekim 1964, İstanbul, s:2.
[13] Yasin Çelikkıran, “Çerkes Atasözleri ve Deyimleri”, (İstanbul: Tüm Zamanlar Yayıncılık, 1994), 254.
[14] Dr. Vasfi Güsar, “Yeni Yıla Giriş Münasebetiyle”, Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 2, Sayı 7, Ocak-Şubat 1958, İstanbul, s:2.
[15] “Büyük Acımız”, Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 3, Sayı 14(38), Mart-Nisan 1959, İstanbul, s:2.
[16] Dr. Vasfi Güsar, “Kansız Kapanan Bir Devir”, Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 4, Sayı 21(45), Mayıs-Haziran 1960, İstanbul, s:2.
[17] "Kuzey Kafkasya Milli Komitesi"nin son genel sekreteri Mustafa Zihni Hızal’ın önderliğinde kurulan "Kuzey Kafkasya Kültür Derneği"nin kurucu yönetim kurulu şu kişilerden oluşuyordu: Mustafa Zihni Hızal (Kurucu Başkan),İzzet Aydemir, Hasan Dinç, İhsan Sabri Bulur, Necati İtez, Hayrettin Şen, Cemal Özpolat, Orhan Ünal, Necati Kaya Erdem. 25. Yıl Bülteni, (Ankara: Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Yayını), 18-19.
[18] Mehmet Ketey, “Artık Zamanı Gelmiştir”,Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 2, Mart-Nisan 1957, İstanbul, s:3-4. - Mehmet Ketey , “Birleşik Amerika’nın Sovyet Tahakkümü Altında Yaşayan Milletleri Kurtarma Siyaseti”, Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 4, Temmuz-Ağustos 1957, İstanbul, s:4-5. - Mehmet Ketey, “Komünist Rusya Ortaşark’da Ne Arıyor?”, Yeni Kafkas Dergisi; Yıl 1, Sayı 5, Eylül-Ekim 1957, İstanbul, s:4-5.
[19] İsmail Ziya Bersis, “Dergimizin Oniki Aylık Hesabı”, Kafkas Dergisi; Yıl:1, Sayı: 11-12, Kasım-Aralık 1953, İstanbul, s:3. “Kafkas” dergisinin bu tavrı sonraki iki dergide de devam etmiştir. Suçlamaya muhatap olan örgütlerimiz ise konuya oldukça soğukkanlılıkla yaklaşmış, tarafları itidale davet etmiştir. Geniş bilgi için bkz.: “Kafkasya Dergisi”, Birleşik Kafkasya (Vereinigtes Kaukasien), Yıl:3, Sayı: 1-2 (18-19), Ocak-Şubat 1953, Münih, s:46. - “Kafkas Dergisi”, Birleşik Kafkasya (Vereinigtes Kaukasien), Yıl:4, Sayı: 1-3 (30-32), Ocak-Mart 1954, Münih, s:35-36.
[20] 1961 yılında Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği, 1963 yılında Düzce Kafkas Türkleri Yardımlaşma Derneği, 1964 yılında Turhal Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği ve Kocaeli Kafkas Kültür Derneği, 1965 yılında Bursa Kuzey Kafkas Kültür Derneği, 1966 yılında Sakarya Kafkas Kültür Derneği ve Samsun Kafkas Kültür Derneği, 1967 yılında Eskişehir Türk Kafkas Folklor Derneği, İzmir Kuzey Kafkasya Kültür ve Yardımlaşma Derneği, İstanbul Kafkas Abhazya Kültür Derneği, Antalya Kuzey Kafkasya Kültür Derneği ve Kahramanmaraş Kafkas Kültür Derneği, 1968 yılında Kayseri Kafkas Kültür Derneği, Balıkesir Kuzey Kafkas Kültür Derneği, Erzurum Kuzey Kafkasya Kültür Derneği, Adana -Çukurova Kuzey Kafkasya Kültür Derneği ve 1969 yılında da Konya Kafkas Kültür Derneği kurulmuştur.
[21] Hemşehri dernekleri topluluk ile toplum arasında bir köprü olarak değerlendirilmelidir. Bu yüzden bu dernekleri STK değil, CBO (Community Based Organization-Topluluk Odaklı Kuruluşlar) olarak adlandıranlar da bulunmaktadır. CBO kavramı Amerikan yazınında geliştirilmiş bir kavram olup, geniş alana yayılan ve büyük amaçları olan STK’lardan farklı olarak, topluluk-komşuluk (cemaat) ilişkisine dayalı, dar amaçlı (parochial) örgütlenmeleri ifade etmekte kullanılmaktadır. Daha geniş bilgi için bkz.: Yusuf Adıgüzel, Göç Sosyolojisi, (İstanbul, Nobel Yayıncılık, 2019), 64.
[22] Derginin sayfalarında Türkiye’deki farklı kimlikleri yok sayan Türkçü, “Türk Kültürü” adlı süreli yayını tanıtan haberler paylaşmak bu örneklerden sadece birisidir. “Dergi Tanıtım Haberi” (Birleşik Kafkasya Dergisi; Yıl 2, Sayı 5, Ağustos-Eylül-Ekim 1965, İstanbul), 25.
[23] Cemal Tural, “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural Komünizme Karşı Türk Milletini Uyardı” (Birleşik Kafkasya Dergisi; Yıl 2, Sayı 8-9, Mayıs -Ekim 1967, İstanbul), ss: 44-48.
[24] Türk Dışişleri Bakanı Erkin’in 1964 sonbaharında gerçekleştirdiği Moskova ziyareti ve Sovyet Dışişleri Bakanı Gromyko’nun 17-22 Mayıs 1965 tarihinde Ankara’ya gelmesi, Türk - Sovyet ilişkilerinde yeni bir dönemi açmıştır. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi sonucunda, karşılıklı çeşitli kültürel etkinlikler organize edildi, ticari ve turistik seyahatler arttı. İletişim araçlarına kısmen serbestlik verildi. Örneğin posta hizmetleri daha sorunsuz sunulmaya başlandı ve karşılıklı yazışmalar sıklaştı.
[25] 1964 Mayısında yayın hayatına başlayan “Kafkasya” dergisi ilk yıllarında KDHP ve vb. milli örgütlenmelerin yayın çizgisindedir. Bu örgütlerin süreli yayınlarının makale vb. materyalleri derginin sayfalarında en önemli yeri tutmaktadır.
[26] Dönemin sosyal demokrat çizgisi, Bülent Ecevit’in CHP genel sekreteri olması ile ete kemiğe bürünmüştü. Cuntacı Yön dergisi/ MDD (Milli Demokratik Devrim) çevresi de dönemin sosyalist gençlik hareketinin tabanını büyük ölçüde kontrol ediyordu. Her iki gruplanmada Kemalist ideolojinin kanatları altındaydı. (Bu dönemde özgün kalan tek oluşum TİP hareketi idi.)
[27] Bu gençlerden Ürdün’lü Semih Thabsım, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiş ve 1967’de Nalçik’e yerleşmişti. Suriyeli Şerafettin Eyüp (Şeref Abaza) 1964 yılında Türkiye’ye gelmiş, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydolmuş ve aynı dönemde Kafkas Kültür Derneği’ne de üye olmuştu. Şerafettin Eyüp (Şeref Abaza) daha sonra Suriye ve SSCB hesabına casusluk suçlaması ile tutuklanmış, hüküm giymiş, bir süre sonrada Suriye’ye iade edilmişti. Bir diğer genç Suriyeli Nihat Bidanuk, 1968’de Türkiye’ye gelmiş, 1978’de İzmir’de Ege Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Yüksek Okulu İnşaat Bölümü’nü bitirmişti. İzmir Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nde yöneticilik de yapan Bidanuk, 1980 Eylül darbesinden sonra SSCB’ye sığınmış, Kaberdey-Balkar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne yerleşmişti.
[28] İzzet Aydemir, “Mümkün mü?” Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 2, Sayı 8, Eylül-Ekim-Kasım 1965, İstanbul, s:1-2. - İzzet Aydemir, “Kuzey Kafkasya ile İlişkiler Kurulmalıdır”Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 4, Sayı 17, Aralık-Ocak-Şubat 1968, Ankara, s:2-3. - İzzet Aydemir, “Kuzey Kafkasya Herkesten Önce Kuzey Kafkasyalılarındır”Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 4, Sayı 18, Mart-Nisan-Mayıs 1968, Ankara, s:2-3. - Awubla (Ömer Büyüka), “Türkiye’nin Kafkasya’yı Tanıma Zorunluluğu”Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 4, Sayı 16, Eylül-Ekim-Kasım 1967, Ankara, s:2-3-4. - C Lu (Ceyhan Çelikcan), “Yeni Ufuklara Doğru”Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 4, Sayı 16, Eylül-Ekim-Kasım 1967, Ankara, s:10-11-12.
[29] Şair Jane Kırmıze ve kompozitör/ses sanatçısı Goşnağu Semegu’yu tanıtan yazılar bir ilki teşkil ediyordu. “Tanıtım Haberi”Kafkasya Kültürel Dergi; Yıl 3, Sayı 11, Haziran-Temmuz-Ağustos 1966, Ankara, s:18-21.
[30] “Ulusal Hareketleri Sovyetleştirme Politikası”, SSCB içinde sömürge altında tutulan tüm halkların ve diasporalarının milliyetçi politik bilinçlerini, ulusal hedeflerini ve diasporaların anavatan özlemini “Sovyetleştirmek” için planlanan ve ana fikri II. Dünya Savaşı yıllarına dayanan bir politikanın ürünüdür. SSCB liderliğinin bu planını Patrik von zur Mühlen şöyle açıklıyor: “…Birlik cumhuriyetlerinin harici misyonlar tesis etmek hakkı şüphesiz ki bu kavimlerin milliyetçiliği önünde eğilmek demekti. Bu ayrıca Sovyet halklarının Şark'ta yaşayan azınlıklarına (Ermeniler, Çerkesler, Kürtler) tesir etmek imkanı da sağlıyordu… [Patrik von zur Mühlen, “Gamalı Hac ve Kızıl Yıldız Arasında” -İkinci Dünya Savaşında Sovyet Doğu Halkları’nın Milliyetçiliği, (Ankara: Mavi Yayınları, Nisan 1984), 223.]. Bu politika,“Anavatana Dönüş” ve “Sovyet Vatandaşlığına Geçiş” kampanyaları ile desteklenmiştir. Bu sayede sömürge halklarının diasporalarıyla olan duygusal bağlarını ve karşılıklı özlemlerini, politik ideallerini, denetim altına alabilecek ve gerektiğinde yönlendirebilecekti. Diaspora halkları örgütlerinin “Sovyetleştirilmesi”, SSCB’ye dış politik hedeflerinde lojistik destek sağlayabilecek sempatizanların devşirilmesini sağlayacak, Sovyet karşıtı muhalif hareketlerin önünü kesecek ve ayrıca Batı dünyası kaynaklı psikolojik savaş yöntemlerine, anti-komünist propagandalara karşı koyabilecek argümanlar elde edebilecekti. “Ulusal Hareketleri Sovyetleştirme Politikası”nın legal uygulayıcılarından birisi de Kuzey Kafkas diasporalarının 1960’lı yıllardan itibaren tanıştığı kurumunun Nalçik ve Mohaçkale şubeleridir. Sovyetler Birliği sınırları içerisindeki halkların yurtdışındaki soydaşlarıyla kültürel ilişkiler kurma kisvesi altında propaganda yapma ve istihbarat toplama amacıyla oluşturulan Rodina kurumu, kadrosunda bulunan gazeteci, yazar, şair vb. mensuplarıyla Ankara ve İstanbul dernekleri çevrelerinde ve özellikle Kuzey Kafkasya ile temas kurmaya çalışanlar üzerinde çalıştıklarını söylemek mümkündür.
[31] İzzet Aydemir, Kuzey Kafkasya Herkesten Önce Kuzey Kafkasyalılarındır, Kafkasya Kültürel Dergi, Yıl: 4, Sayı: 18 Mart-Nisan-Mayıs 1968, Ankara, s:2-3.
[32] SSCB’nin“Anavatana Dönüş” ve “Sovyet Vatandaşlığına Geçiş” kampanyaları Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun, 1945-1949 yılları arasında, Çarlık Rusyası vatandaşı olan kişilerin Sovyet vatandaşlığına alınmasına ilişkin bir dizi kararlar alması ile başlatılmıştı. SSCB liderliği “Çarlık Rusyası vatandaşı” olduklarını iddia ettiği tüm sömürge halkları diasporalarına kapılarını sonuna kadar açtığını belirtse de uygulamada iki yüzlü bir politika izledi. Bu ironik durum Kafkasya coğrafyasının iki halkına Ermenilere ve Kuzey Kafkasyalılara uygulanan iki farklı muamele ile apaçık ortaya çıkmıştı. Eski Çarlık Rusyası’nın sadık tebaası Ermenilerden geri dönmek isteyenlere “komünist olmayı kabul etmeleri” şartıyla tüm kolaylıklar sağlanırken, tebaa olmayı her zaman red etmiş, özgür ruhlu Kuzey Kafkasyalılardan kendini Çarlık Rusyası bakiyesi olarak gören ve Sovyet vatandaşı olmayı kabullenmiş kişilere bile –bazı istisnalar hariç- tüm yollar sıkı sıkıya kapatılmıştı. Daha geniş bilgi için bkz.: Süleyman Seydi, “Sovyetler Birliğinin Ermeniler İçin Başlattıkları Anavatana Dönüş Projesi”, (Ermeni Araştırmaları, Sayı 8, Kış 2003, http://www.eraren.org/..) - Anzor Kuşhabiyev, “Bir Asırlık Vatan Hasreti (Yurdışındaki Çerkeslerin Problemleri)”, Çerkes Dünyası Dergisi, Bahar 98, Sayı:1, 1998, Cerkessk, s:35.
[33] Rezzan Dinçer’in “Döneceğim” adlı şiirinden bir paragraf: “Semamda parlayacak elbette bir gün şafak / Elbette Kaf dağına bir sabah döneceğim. / Gasp edilmiş hakkımı alacağım muhakkak. / Ve zafer sancağımı o dağa dikeceğim.” Rezzan Dinçer, “Döneceğim” Birleşik Kafkasya Dergisi; Yıl 1, Sayı 3, Şubat-Mart-Nisan 1965, İstanbul, s:12.
[34] 2007 yılında Nobel alan İngiliz yazar Doris Lessing, 1952 yılında hayranı olduğu Sovyetler Birliği’ne bir davet üzerine gezmeye gittiğinde, çok sıcak karşılanmış, gezdirilmiş ve Stalin’le bile tanıştırılmıştı. Gezisi sırasında karşılaştığı ihtiyar bir Rus cesaretle “gerçek hayat bu senin gördüklerin değil, bambaşka” diye uyarmasına rağmen Doris Lessing, “Emperyalizme Direnen Büyük Sovyetler” başlıklı makalelerine devam etmişti. Yıllar sonra da BBC'nin “Useful idiot” (Kullanışlı aptallar) belgeseline konuşarak büyük bir özgüven ile bir özeleştiri yapmıştı. Belgeselde, Sovyetler Birliği ziyaretini anlatmış, şöyle demişti: “Benim rolüm buydu, beni kullanışlı aptal olmam için davet ettiler ve o amaçla gezdirdiler. Nasıl bu kadar saf olabildiğimi anlamıyorum.” (Useful idiot -Kullanışlı aptallar-, Lenin’e atfedilen bir söz. Sovyetler'in Batı'daki Sovyet sempatizanı aydınlar için kullandığı bir tanımlama.) https://www.sabah.com.tr/... Erişim Tarihi: (19. 12.2013)