BİR KÜLTÜREL HAZİNE ve SERENCAMI; Çerkes Düğünü (Адыгэ Джэгу) ve Büyük Vatan Düğünü (Хэгъэгу Джэгушхуэ)

 

 

 

"Çerkesler savaşır gibi dans eder, dans eder gibi savaşır!"

 

Danslar, halkların geçmişten günümüze kültürel birikimlerini yansıtan, toplumların geçmiş ve gelecek arasında bağ kurmasını sağlayan kültürel vasıtaların en önemlilerinden biridir. Bu vasıtalar aynı zamanda toplumun “kültürel belleği"ni oluştururlar.

Kültürel yaşamın içerisinde yer alan danslar, halkların kendine özgü inanç ve sosyal hayatlarına ilişkin refleksleriyle şekillenerek toplumların bir nevi kimlik işareti halini almıştır. Bugün toplumları tanımada önemli detayları danslarında bulmak mümkündür.

Pek çok etken gibi coğrafyanın da halk danslarına etkisi önemlidir. Kafkasya coğrafyasında özellikle savaş temalarının bolca yer aldığı sert ve hızlı danslar göze çarpar. Kuşkusuz bu durum, yüzyıllarca işgal ve istila girişimlerine direnmiş, neredeyse savaşsız günü geçmemiş bir toplum olarak tüm Kafkasyalıların olduğu gibi Çerkeslerin kültürel kodlarına da bu yönde karakteristik özellikler katmıştır.

Çerkeslerde dans ve Adıge Cegu (Çerkes Düğünü), Çerkes geleneklerinin manzumesi olan xabzenin en önemli parçalarından biridir. Genç nesiller arasında bir sosyalleşme ve iletişim aracı olmasının yanı sıra toplumun kültürel belleğinin korunması, tazelenmesi ve nesilden nesile aktarılarak sürdürülmesi adına da önemli bir vasıtadır.

Özellikle biz Kafkasyalılarda dans ve düğünün önemini çok daha farklı açılardan ele almak gerekir. Zira genç nesillerin ciddiyet arzeden milli meselelere ilgileri, yaşın küçüklüğü de dikkate alındığında neredeyse yok denecek kadar azdır. Gençlerimizin milli bilinç ve duyarlılık kazanmasında en önemli katkı, hiç şüphesiz danslarımızın cazibesinden ve bu sayede kuşanılan milli kıyafetlerimizin kuşananda yarattığı milli duygulardan sağlanmaktadır.

Günümüzde de gençlerin büyük kısmı dans çalışmaları ile başladıkları yolculukları sırasında milli meselelere duyarlılıkları artarak toplumsal çalışmalara kanalize olabilmektedir.

Nitekim ben de danslarımıza olan ilgim sayesinde henüz 14 yaşımda iken kurumlarımızla tanışmış, M. Said Şamil başta olmak üzere Musa Ramazan, Tarık Cemal Kutlu, Sefer Berzeg, Aydın Osman Erkan ve daha niceleri gibi kıymetli thamadeleri yakından tanımış, sohbetlerine katılmış ve bu sayede ulusal meselelere duyarlılık kazanarak milli bilinç sahibi bir delikanlı haline gelmiştim.

Bu durum hemen hemen tüm nesillerimizde olduğu gibi günümüzde de bir realitedir.

Dolayısıyla binlerce yıl boyunca oluşmuş Çerkes kültürel kimliğinin sürdürülüp geliştirilmesindeki büyük katkısı düşünüldüğünde, bu olguyu sadece "dans” ve “eğlence" kavramlarıyla sınırlandırmak yetersiz ve eksik bir tanımlama olacaktır.

Bu bağlamda Adıge Cegu, sadece bir "dans eğlencesi" değil, Çerkeslerin en önemli sosyo-kültürel kurumlarından biridir.

Bugün ne yazık ki modern Adıgelerin çoğu atalarının bu dans, oyun ve düğünlere ne kadar derin bir anlam yüklediğini bilmiyor. Adıge cegu, toplumu yapıcı ve güçlü bir pozitif enerjiyle besleyen neredeyse kutsal bir eylemdi. Oyunlar davranış normlarını kontrol eden bir mekanizmaydı. İnsanlar bu oyunları Adige toplumu için ahlaki kuralların kaynağı olarak görüyorlardı. Cegu, etnik değerlere özel saygı gösterilen bir yerdi.[1]

Ancak, Adige dans ve düğünlerinin uzun yıllar süren gerileme döneminde, halk kültüründeki işlevleri unutulmuştur. Bu yüzden modern Adıgelerin önemli bir kısmı bu düğünleri sadece dans olarak algılamaktadır. Bununla beraber Adıge gençlik çevrelerinde halk kültürünün bu çok görkemli ve kitlesel fenomenini yeniden canlandırmak için oldukça önemli çabalar da sarf edilmektedir.[2]

20. yüzyılda neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan geleneksel Çerkes dansları ve düğünü, son yıllarda özellikle ana vatan coğrafyasında gençler arasında yeniden popülerlik kazanarak Çerkes kültürünün büyük ölçekli fenomenlerinden biri haline dönüşmüştür.

Ana vatan coğrafyasında yakın geçmişte bu milli hazinenin korunması ve geliştirilmesi adına Adıgelerin yoğun olarak yaşadığı Nalçik, Maykop, Çerkesk, Adıgeysk gibi büyük kentlerde meydan düğünleri başlatılmış ve düzenli etkinliklere dönüşmüştür.

Bu meydan düğünleri özellikle son dönemlerde bu milli kültürel geleneğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda başı çekmektedir.

Nalçik’te 2005 yılından itibaren her Çarşamba günü şehrin en geniş alanı olan “Abhazya Meydanı”nda tertip edilen bu xabze ritüelinin taşıdığı önem ise özellikle irdelenmeyi hak ediyor.

Zira yukarıda da değindiğimiz gibi bu düğünler, Çerkes gençlerinin bir araya gelerek eğlenmesi, tanışması, kaynaşması ve sosyalleşmesinin çok ötesinde bir işlevselliğe sahiptir.

Baştan sona Adıge dilinde sunumu yapılan, Çerkes milli kıyafeti (Tsıye/Saye) giyen genç kız ve erkeklerin de katılımıyla, kadim xabze kurallarına mümkün olduğu kadar riayet edilerek icra edilen Adıge Cegu ritüeli yeni nesilleri müzikal, bilişsel, duyusal, estetik değerler etrafında yeniden toparlamış, hepsinden önemlisi bu son dönemde “Çerkes kimliği” etrafında birleşip, bütünleşmelerini sağlamıştır.

Özellikle 2016 yılından itibaren Nalçik’teki etkinlik, başta Нарт Хэку (Nart Heku-Nart Ülkesi) adlı gençlik kuruluşu olmak üzere Kabardey-Balkar gençlik temsilcileri tarafından daha düzenli hale sokularak, aynı yıl yapılan bir duyuru ile Adigey, Karaçay-Çerkes, Osetya-Alanya, Abhazya, Şapşığya, Stavropol, Armavir, Rostov-on-Don, Moskova, St. Petersburg'un yanı sıra Türkiye ve Ürdün diasporası başta olmak üzere Kabardey-Balkar dışındaki Çerkesler de bu görkemli şölene özellikle davet edildi.

Etkinliğe dair yapılan duyuru ve davet metninde “Büyük Vatan Düğünü”ne (Хэгъэгу Джэгушхуэ) katılacakların “Adıge Xabze”ye uygun giyinmesi istenerek kızların pantolon ve kısa etek, erkeklerin ise eşofman ve şortla katılması kesin olarak yasaklandı; imkanı olanlar için özellikle Çerkes ulusal kıyafetleri ile katılım tavsiye edildi.

Organizatör gençler, geleneksel Adıge Cegu'nun tüm kurallarına uyulacağını garanti ediyor; düğünler “Adıge Xabze”ye uygun şekilde sevilen ve saygı gören thamadelerin katılımı ile başlıyor, onların gözetiminde yürütülüyordu.

Henüz yetişkin olmayan küçük yaştaki çocukların da katılımı sağlanıyor, buna özellikle çok önem veriliyor, çember oluşturularak dansa kaldırılan çocukların ait oldukları kültürel kimliğe o yaşlarda özendirilmeleri teşvik ediliyordu.

Düğünler artık öyle bir ihtişama kavuşmuştu ki, görünmez iki el Adığağa (Çerkeslik mefhumu) ve xabze (Çerkes ahlâk normları) tarafından yönlendirilen çok sayıdaki genç, oluşturdukları göz kamaştırıcı düğün çemberinde özlerinde bulunan küçük farklılıklardan arınarak adeta bir bütüne, tek bir varlığa dönüşüyorlardı!

Bu iki kadim mefhumun çepeçevre sarmalayıp şekillendirdiği bu düğünlerde dirlik, düzen, uyum, dinginlik, saygı, alçak gönüllülük ve öz güven göze çarpıyor, yemyeşil uçsuz bucaksız çayırlarda dört nala koşan yılkı atı misali “özgürlük” ruhu da bütün görkemiyle dış dünyaya yansıyordu!

Adeta bir şölen havasında geçen ve Çerkes kültürel kimliğinin korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve yeni nesillere aktarılmasında yeni dönemin önemli bir değeri haline dönüşen bu büyük düğün ritüeli, oluşturduğu pozitif atmosferle birlikte gittikçe ünlenerek bir cazibe merkezine dönüşmüş; sadece Kabardey-Balkarlı gençlerin katılımı ile sınırlı kalmayarak Kafkasya’nın hemen her bölgesindeki gençleri buluşturan bir niteliğe kavuşmuştur.

Daha da önemlisi haftanın her Çarşamba günü büyük düğünde buluşan gençler sadece tanışmak ve dans etmekle kalmamış; bu buluşmalarda toplumsal sorunlara yönelik sohbet ve istişareleri yoğunlaşmış, milli meselelere duyarlılıkla beraber sosyo-politik sorunlara da ilgileri artmış, sosyal ağlarda daha da pekiştirdikleri iletişimleriyle geleceğe dair birliktelikler inşa etmeye başlamışlardır.  

Diğer yandan sosyal medyanın baş döndürücü etkisinin dünyamızı tamamen kuşattığı ve küçülttüğü bir zamanda sosyal ağlarda yayınlanan “Maykop/Nalçik Düğünleri”nin cezbedici etkisi dünyanın her bölgesine kolaylıkla ulaşarak diasporalarda yaşayan Çerkes gençlerinin de büyük ilgisine mazhar olmuş, ana vatanlarına olan ilgilerini ve duyarlılıklarını artırmış, bu yönüyle de yeni ve çok değerli bir işlevselliğe daha kavuşmuştur.

Bu durumu güzel ve yerinde bir örnekle taçlandıralım;

Bir dostum, çok iyi akordeon çalan ve bu meziyetini toplumun hizmetine adayan 20’li yaşların başındaki oğlunun, müzisyenlik kariyeri bağlamında kendisine belirlediği hedefi şu şekilde dile getirdiğini anlattı;

“Bir gün bu Garmon’u Nalçik’te, o meydan düğününde çalacağım!..”

Son dönemlerde Nehuş Kerim gibi ünlü yerel sanatçıların ilgisi ve katılımları da söz konusu olunca düğünlere ilgi had safhaya ulaşmıştır.[3]

Geleneğin asıl mekanları olan köylü kültürden yola çıkılıp 2005 yılında gençlerin küçük bir eğlencesi olarak başlayan bu etkinliğin, zamanla daha katılımcı ve görkemli bir kentli etkinliğe dönüştüğünü özelllikle vurgulamakta fayda var.

Kentli bir etkinlik olarak başlangıçta “geleneğin yeniden icadı” denebilecek işlevselliğine rağmen yukarıda sıraladığımız tüm bu aşamaların belirgin hale gelmesiyle birlikte, işlevselliği hızla “geleceğin inşası”na doğru evrilmeye başlamış, bu yönüyle “kültürel” boyutundan ziyade “siyasi” fonksiyonu ile göze batmaya da başlamıştır.

Nihayetinde taşıdığı potansiyelin farkına varılmasıyla beraber hakim otorite (Moskova ve yerel hizmetkarları) tarafından bu düğünlere müdahale edilmesi gereği de kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu arada ilginçtir; tam da bu düğünlerin en görkemli hale ulaştığı 2017’de, eskiden Adıge Xase yayını olup Hafitse Muhammed tarafından hükümet propagandası aracına dönüştürülen “Adige Psatle” Gazetesi’nde Fahri Huvaj imzasıyla bir yazı yayınlandı.

Fahri Huvaj her nedense bu konuyu ilginç bir şekilde “Adıgelerin Oynayarak Dans Ederek Yok Olmaması İçin” başlığını verdiği bir makaleyle işlemeyi tercih etti.[4]

“Adığe yaşamının ve xabzesinin bir parçası olan Adıge Cegu-Çerkes Düğününü yeniden canlandırmak ve korumak çok kıymet verilecek bir durumdur” ifadesiyle bu düğünlerin kültürel açıdan önemine vurgu yaptıktan sonra bana göre düğünlerin gerçek önemini gölgelemeye ve sulandırmaya dönük şu cümleleri sıralamayı uygun gördü:

“Ancak dans edip oynayarak kaybolmamak için, her nerede yaşıyorsak tanışmak, xabzemizi korumak, dilimizi korumak ve ulusal düşüncenin oluşmasına yönelik işleri belirlemek için çıkış yolu; gençlerin bilgi ve becerilerini arttırarak birbirlerine faydalı olacak şekilde yetiştirmektir...”

Bu arada Fahri Huvaj’ın makalesinin bir bölümünde “sürgün” kavramını özellikle kullanmamaya özen göstererek yerine gönüllü terk ediş veya dini/feodal gerekçelerle kandırılıp götürülme anlamları çıkabilecek “ди адэшхуэхэр Хэкужьым щрашым/atalarımızın vatandan götürüldüğü” ifadesini kullanması ise SSCB dönemi meşhur Rus propagandalarını 2017 yılında bile tedavülde tutmaya çalışan bu kadroların, uzun yıllardır sürdürdükleri “diasporada sürgün bilincini biz oluşturduk” iddialarını bir kez daha çürütmesi açısından son derece dikkat çekiciydi!

Bu organizasyona dair dile getirdiği önerilerinin nihai aşamasında, “Çerkes gününe denk getirilerek festival kutlaması şeklinde yapılabilir. Böylece yöneticilerin de desteği sağlanır” diyerek bir halk ve gençlik hareketi olarak son dönem Çerkes milli uyanışına büyük katkı sağlayan “Büyük Vatan Düğünü-Хэгъэгу Джэгушхуэ” fenomeninin, sonradan uydurulmuş, DÇB’nin manipülasyon amaçlı icad ettiği bir güne bağlanmasını önererek otoritenin kontrolüne geçmesinin de yolunu açmaya çalışmaktaydı.

Konumuza dönelim…

Aslında 2011 yılından itibaren Rusya Federasyonu’nda Kafkas danslarının bir eğlence aracı olarak açık alanlarda icrasına, halk arasında “Lezginka Yasağı” adı verilen bir takım fiili yasaklamalar getirilmeye başlanmıştı.

Moskova, Rostov, Pyatigorsk, Krasnodar, Stavropol ve bir tatil beldesi olan Gelencik gibi şehirlerde halka açık alanlarda Lezginka oynayan çok sayıda genç polis tarafından tartaklandı, tutuklandı, yargılandı ve para cezası başta olmak üzere çeşitli cezalara çarptırıldı.

Bölgede yoğun tepkiyle karşılanan ve çok tartışılan bu baskı ve müdahalelere yerel yetkililer tarafından “kamu düzenini bozmak” gerekçe gösterildi.

Bu gerekçe ve getirilen fiili yasaklar nedense sadece Kafkasyalıların milli danslarına karşı uygulanmaktaydı.

Özellikle Stavropol’de 15 gencin Lenginka oynadığı gerekçesiyle tutuklanması, Gelencik tatil beldesindeki gençlere biber gazıyla yapılan sert müdahale ve gözaltına alınmaları sonrası konu bölge kamuoyunda da büyük tartışma yarattı. [5]

Hatta 2017 yılında bu yasakların kaldırılması için bir imza kampanyası bile başlatıldı.

Yasaklamalara taraftar olanlar özetle, “halk arasında hoşnutsuzluğun arttığını, çoğu Rusun Kafkas danslarını bir saldırganlık unsuru olarak algıladığını ve ulusal üstünlüğün sergilenmesi ile güçlü bir şekilde ilişkilendirdiğini” söylerken, tartışmanın tarafı olan bazıları da “halka açık alanlarda Kafkas danslarının sergilenmesinin, Kafkasyalılara yönelik aşağılayıcı tutuma karşı belirli bir protesto biçimine dönüştüğünü, bir başkaldırı aracı olarak algılanan bu tür dansların topluma bir meydan okuma gibi göründüğünü” belirtti.

Tarafsız Rus kamuoyu ise “Rus danslarının yanı sıra tatil beldelerinde sıkça rastlanılan Brezilya’nın Capoera’sı gibi danslara herhangi bir yasaklama getirilmediğini o yüzden bu uygulamanın tam bir iki yüzlülük ve çifte standart olduğunu, asıl gerekçenin yetkililerin Kafkasyalı yerel halklara duyduğu derin tahammülsüzlük olduğunu” dile getirdi.

Tüm bu yaklaşımlardan da anlaşılacağı üzere Kafkasya’nın yerel halklarına ait dansların sahne sanatları dışında turistik amaçlı dahi olsa halka açık alanlarda icra edilmesi Rusya için uzun süredir adeta bir güvenlik meselesine dönüşmüştü.

İşin aslı ise, bu dansların “Büyük Vatan Düğünü” örneğinde de sıraladığımız gibi yerel halkta kimlik bilinci, ulusal bilinç, köklerine bağlılık, aidiyet duygusu gibi milli duyguları oluşturma ve en önemlisi de “öz güven” aşılama potansiyeliydi.

Bunlar ise yasakçı zihniyetin dışa vuramadığı asıl gerekçeler idi. Nitekim bu durum “siyasi ve kültürel tek Rusya” ideolojisine büyük tehdit teşkil eder boyutlara varmıştı.

Konumuz olan "Nalçik Meydan Düğünü”nde ise yerel nüfusun azınlıkta olduğu diğer şehirlerin aksine durum farklıydı.

Çevreye rahatsızlık, kamu düzenini bozma gibi sözde gerekçeler söz konusu olmadığı gibi yerleşik Çerkes nüfusun yoğunluğu, halkın bu düğünlere büyük ilgisi, teveccühü ve günden güne artan katılımı gibi faktörler herhangi bir yasayı gerekçe göstererek müdahale edilmesini veya yasaklanmasını engelliyordu.

Aslında başlangıçta yerel yönetimlerin de “kültürel miras” kabul edip bölgenin tanıtımı için destek verdiği bu meydan düğünlerinin son dönemlerde kontrolde tutamadığı değişen işlevselliği, sistemin gözüne batan tehditvari bir olguya dönüşmeye başlamıştı.

İşte tam bu sırada yetkililerin imdadına pandemi yasakları yetişti. Bu milli şölenlerin hem ana vatan hem de diasporaki Çerkesler üzerinde yarattığı pozitif etkiyi ve işlevselliğini engellemek adına pandemi yasakları doğal bir fırsat yarattı.

Yasaklarla geçen iki yılın ardın pandeminin son bulması da maalesef çözüm olmadı. Bu defa da Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ikinci bir yasak bahanesi oluşturdu.

Ancak bu kez direkt Rus merkezli bir yasaklama olmamasına rağmen yerel hizmetkarlar göreve soyundu.

Kabardey-Balkar Cumhuriyeti yönetimi, Dünya Çerkes Birliği’nin de büyük katkısı ve işbirliğiyle Ukrayna’ya düzenlenen özel askeri operasyonu gerekçe göstererek önce “21 Mayıs anma korteji”ne, ardından da “Nalçik Meydan Düğünü”ne yas bahanesiyle izin vermeyerek fiili bir yasak uygulaması getirdi. 

Nitekim 2005 yılında başlayan bu göz kamaştırıcı etkinlik, son defa tertiplendiği 31 Temmuz 2019 Çarşamba akşamından sonra bir daha gerçekleştirilemedi![6]

Halen gerekçesiz şekilde izin verilmemektedir!..

Oysa Ukrayna Savaşı devam ettiği halde “Rusya Halklarının Kültürel Mirası Yılı” kapsamında 29 Temmuz 2022 günü Baksan'da Devlet Kültür Evi önünde geleneksel bir "Adige Cegu" bile tertip edildi. Rusya'nın değişik bölgelerinde festival ve şenliklere tam gaz devam edildi, halen de ediliyor. Savaş ve yas bahanesi Rus kentlerinde geçerli değil iken ne hikmetse sadece Kafkasya'daki "Büyük Meydan Düğünleri" için geçerliydi!

Nitekim bu yüzden 5 Ağustos 2023 günü ulusal kıyafetlerini kuşanan bir grup thamade bir araya gelip Abhazya Meydanı’nda düzenlenen ve geleneksel hale gelen büyük düğün organizasyonunun gerekçesiz şekilde yasaklanmasına tepki göstererek bir an önce bu yasa dışı uygulamadan dönülmesi ve gerekli iznin verilmesi için Kazbek Kokov’a bir çağrıda bulundu.[7]

Ancak Moskova'ya sadakatlerini kanıtlamak için adeta sıraya giren atanmış yerel yöneticilerimizden başı çeken Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Başkanı Kazbek Kokov, Ukrayna cephesine Çerkes gençlerin gönderilmesi söz konusu olunca sırça köşkünden inerek sorunlarını umursamadığı halkın arasına karışıp cepheye gidecek Adıge gençlere Adıge dilinde ateşli konuşmalar yapmayı bir görev bilirken[8], sıra Adıge düğünlerine getirilen fiili yasağın kaldırılması için yaşlıların kendisine yaptığı çağrıya gelince kör ve sağır kalmayı tercih etti.

Daha da ötesi, Kabardey-Balkar yönetimi yaşlıların çağrısına kulak vermek yerine fiili durumu fırsata çevirerek kendi kontrollerinde göstermelik bir düğün organizasyonuna girişti.  

Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Gençlik İşleri Bakanlığı 4 Eylül 2023 günü içinde lunapark kompleksi de bulunan Atajunskiy Parkı’nda kapsamı daraltılmış, Abhazya Meydanı ile kıyas dahi edilemeyecek sönük bir "Adıge Cegu" tertipledi.[9] 

Anlayacağınız, yarattığı değerle “ulusal bir marka” haline dönüşen Abhazya Meydanı’ndaki görkemli “Büyük Vatan Düğünü” sıradan turistik bir lunapark eğlencesine indirgenerek kontrol altına alınmış, etkisi ve işlevselliği de böylelikle sıfırlanmış oldu.  

 

O halde sorulması gereken soru şu:

Bu tür düğünlerin tertip edilmesine Ukrayna Savaşı bir engel teşkil etmediğine göre; madem düğün, eğlence ve kutlamalar devlet eliyle bile yapılabildiğine göre; başta Nalçik Abhazya Meydanı’ndaki “Büyük Vatan Düğünü” olmak üzere Adigelerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki meydan düğünlerine getirilen fiili yasak uygulamasının asıl sebebi nedir?

Elbette cevabını onlar vermez ama gerçek sebebini hepimiz çok çok iyi biz biliyoruz! Tabii ki o sorumlular da domuz gibi biliyor!

Etkisi ve işlevselliği ile ulusal bir fenomene dönüşen bu düğünlerin, sosyolojik anlamda “Adığeliğin yeniden yükselişi”ne, siyasal anlamda da “Çerkes milli uyanışı”na yaptığı olağanüstü katkı, elbette getirilen bu fiili yasağın asıl gerekçesidir! 

Bu milli uyanış, hem merkezî Rusya'nın hem de yerel hizmetkarlarının en büyük korkusu, en büyük kabusudur! 

Ancak yarım asırlık Çarlık Rusya'sı zulmü, üç çeyrek asırlık Sovyet Rusya esareti ve çeyrek asırlık Putin diktasının baskı ve zorbalıkları bile bu uyanışı söndürmeye, yok etmeye yetmedi!

Hiç şüphe yok ki, korku kaynaklı bu saçma yasaklar da söndüremeyecek, yok edemeyecek!

Velhasılı, Moskova’ya sadakat söz konusu olduğunda birbiriyle yarışan, kraldan daha kralcı, Çar’dan daha Çarcı olan, halkının ulusal değerlerine yabancı, hatta düşman bu yönetici sıfatlı oligarkların isimleri, kahramanlıklarla örülü Adıge tarihine birer korkak olarak yazılacak ve lanetle anılacaktır!..

 

Nail Sönmez

24.10.2023

 

[1] Tseeva Zarema A., Adigey Devlet Üniversitesi Gazetesi, No.10 (209), sf: 10, 2018.

[2] a.g.e

[3] https://www.youtube.com/watch?v=AfuxiRWhOgg&t=1s

[4] Fahri Huvaj, “Дыджэгу-дыкъафэурэ адыгэр дымыкӀуэдыжын папщӀэ”, Adığe Psatle, №: 164 (23.572), sf: 3, 29 Ağustos 2017. Yazının Orijinali: http://adyghepsale.ru/?p=75325

[5] https://tvrain.tv/teles...

[6] https://www.youtube.com/watch?v=AfuxiRWhOgg&t=1s -

[7] https://www.youtube.com/watch?v=UQXX0XHwIFc&t=1s

[8] https://www.facebook.com/100...

[9] https://elgkbr.ru/node/17890

 

© KKC 100. Yıl